Cinsiyetler Arası Cilt Tonu Farklılıkları ve Buna Verilen Tepkiler (Çeviri)
Cilt tonu, ırkların konusu olmadan önce cinsiyetin konusuydu.
Cildin ton ve parlaklığı, bireylerin birbirlerini algılayış biçimlerini etkiler. Açık renkli bir cilt, gözlemcide daha fazla empati ve daha az saldırganlık uyandırırken; koyu ve kırmızımsı bir cilt bunun tam tersi bir etki yaratır. Bu tepkiler, kadınlar ve erkekler arasındaki farklı cilt tonlarına karşı evrimleşmiş yanıtlar gibi görünmektedir.
Kadınlar “açık(tenli)/fair cinsiyet” olarak görülür çünkü ciltlerinde daha az melanin ve daha az hemoglobin bulunur. Bu nedenle erkeklere kıyasla daha solgun görünürler. Erkekler ise daha koyu ve daha kırmızımsıdır. Bu farkın nedeni hormonaldir. Normal, hadım edilmiş ve yumurtalıkları (ovariyektomi) alınmış bireyler üzerinde yapılan çalışmaların yanı sıra parmak uzunluğu (2D:4D digit ratio) oranı araştırmaları bunu göstermiştir (Edwards & Duntley, 1939; Edwards & Duntley, 1949; Edwards vd., 1941; Manning vd., 2004).
Bir zamanlar, cinsiyetler arasında cilt tonunda görülen bu fark, herhangi bir insan grubunda cilt rengindeki varyasyonun büyük kısmını açıklıyordu. Bu nedenle, kültürler arasında koyu tenin erkeklerle, açık tenin ise kadınlarla ilişkilendirilmesi yönünde güçlü bir eğilim vardır (Frost, 2010; Frost, 2011; Frost, 2023; van den Berghe & Frost, 1986). Pek çok kültürün kadınları daha açık bir tonda, erkekleri ise daha koyu bir tonda tasvir eden sanatsal bir gelenek geliştirmiş olmasının nedeni de budur (Capart 1905, s. 26-27; Eaverly 2013; Pallottino 1952, s. 34, 45, 73, 76-77, 87, 93, 95, 105, 107, 115; Soustelle 1970 (Aztek), s. 130; Tegner 1992; Wagatsuma 1967).
Hâlâ, bilinçaltımızda, koyu teni erkeklerle, açık teni ise kadınlarla ilişkilendiriyoruz. Buna ek olarak, çeşitli kontrollü çalışmaların gösterdiği gibi, bu cinsiyet farkını erkek ve kadın yüzlerini ayırt etmek için kullanıyoruz; özellikle yüz şekli net görünmediğinde. Ana görsel ipucu, cildin kahverengiliği ve kırmızılığıdır. Eğer yüz çok uzaktaysa veya ışık çok zayıfsa, zihnimiz daha fazla zaman alan fakat daha doğru olan parlaklık ipucunu seçmeye çalışır. Bu nedenle yüz rengi başta erkek ve kadınları ayırt etmeye yarayan bir mekanizma yoluyla çalışır, her ne kadar bugün gördüğümüz farklılıkları gitgide daha çok etnik köken açıklasa da (Dupuis-Roy vd., 2009; Dupuis-Roy vd., 2019; Jones vd., 2015; Nestor & Tarr, 2008a; Nestor & Tarr, 2008b; Tarr vd., 2001; Tarr vd., 2002; Yip & Sinha, 2002).
Özetle, daha koyu yüzleri erkek, daha açık yüzleri ise kadın olarak görmeye yatkınız. Bu durum, insanlara yüzler gösterilerek belirli görevlerin yaptırıldığı çalışmalarda da gözlemlenmiştir:
Gösterilen yüzleri (yüz resimlerini) cilt rengini değiştirerek daha çekici hale getirin: Erkek yüzleri kadın yüzlerine kıyasla daha koyu ve daha kırmızımsı hale getirilmiştir (Carrito vd., 2016).
Yüzlerin cilt rengini değerlendirin: Kadın yüzleri erkek yüzlerine göre daha açık tenli olarak değerlendirilmiştir, oysa katılımcıların çoğu erkeklerle kadınlar arasında cilt rengi farkı olduğunu inkâr etmektedir (Carrito & Semin, 2019).
Aynı cilt rengine sahip birkaç yüzü izleyin: Ardından, yalnızca cilt renklerinin değiştiği bir dizi yüz arasından hafızanıza dayanarak her yüzü tanımlayın. İnsanlar, orijinal kadın yüzlerinin daha açık, orijinal erkek yüzlerinin ise daha koyu versiyonlarını seçme eğilimi göstermiştir, oysa başlangıçta tüm yüzler aynı renkteydi (Carrito & Semin, 2019).
Hatta cansız nesneler bile aynı şekilde düşünmeden cinsiyetlendirilir:
Kişi isimlerini cinsiyete göre belirleyin: Erkek isimleri siyah renkle, kadın isimleri ise beyaz renkle sunulduğunda cinsiyete göre tanımlama daha hızlı olmuştur (Semin vd., 2018).
Kısa süreli görünen şekilleri (leke/blobs) cinsiyete göre sınıflandırın: Siyah lekeler ağırlıklı olarak erkek, beyaz lekeler ise kadın olarak sınıflandırılmıştır (Semin vd., 2018).
Açık ve koyu nesnelere bakarken göz hareketlerinizi izletin: Koyu bir nesne bir erkek karakterle, açık bir nesne ise bir kadın karakterle ilişkilendirildiğinde gözlem süresi daha uzun olmuş ve odaklanma daha sık gerçekleşmiştir (Semin vd., 2018).
Bu biyolojik olarak programlanmış mekanizmanın iki tamamlayıcı işlevi vardır: Gözlemlediğiniz kişiyi değerlendirmek ve buna bağlı olarak duygusal yaklaşımınızı değiştirmek. İkinci işlev, kadınların erkeklere göre nasıl daha açık tenli hale geldiğinin anlaşılmasıyla en iyi şekilde kavranabilir.
Açık cilt rengi, yetişkin kadın bedeninin taklit ettiği birkaç bebeksi özellikten sadece biridir. Diğer özellikler: daha küçük burun ve çene, daha pürüzsüz ve daha esnek bir cilt dokusu ve daha yüksek perdeden (pitch of voice) bir sestir. Etolog Konrad Lorenz’in Kindchenschema (bebek şeması) adını verdiği şey tam olarak budur: Bir bebeği yetişkine tanıtan ve yetişkinde daha az saldırganlık, daha fazla koruma ve bakım isteği uyandıran görsel, dokunsal ve işitsel ipuçlarından oluşan bir yapı. Kısaca, bebek “sevimli” görünür (Frost, 2010, s. 134-135; Lorenz, 1971, s. 154-164).
Bebeklerin açık teni, özellikle yetişkinlerin koyu tenli olduğu toplumlarda daha belirgin bir şekilde fark edilir. Yeni doğum yapmış Kenyalı bir anne, komşularına gelip "mzungu"sunu, yani "Avrupalı"sını görmelerini söyleyebilir (Walentowitz, 2008). Bir antropolog, Zambiyalı kızlardan Afrikalıların nasıl göründüğünü tarif etmelerini istediğinde bazıları şöyle yazmıştır: "Doğduklarında Afrikalı çocuklar Avrupalılar gibi doğar, birkaç ay içinde renkleri Afrikalıların rengine döner" (Powdermaker, 1956, s. 787).
Yenidoğan bebeklerin açık ten rengi, sıklıkla önceki bir ruhsal yaşama atfedilir:
Siyah Afrika’da oldukça yaygın olan bir inanışa göre, insanlar bu dünyaya “gelmeden” önce cennette yaşarlar ve orada beyazdırlar çünkü cennet beyazdır ve orada yaşayan tüm varlıklar da beyazdır. Bu nedenle, bir çocuk ne kadar beyaz doğarsa, o kadar görkemli kabul edilir. Başka bir deyişle, bir insanın hayatındaki bu özel anda, teninin beyazlığına olağanüstü nitelikler atfedilir ve büyük önem verilir. (Zahan, 1974, s. 385)
Bu açık ten rengi devam ettiği sürece, Afrikalı bebekler yumuşak ve savunmasız kabul edilir ve dolayısıyla cennete geri dönme riski taşıdığı düşünülür:
... ayrıca, bebeğin yalnızca beyaz değil, aynı zamanda doğumundan toplum tarafından kabul edilmesine kadar olan sürede yumuşak bir varlık olduğu da söylenir. (Zahan, 1974, s. 386-387)
Bu bebeksi cilt rengi, insan dışı birçok primat türünde de gözlemlenmektedir. Langurlar, babunlar ve makaklar doğduklarında pembe tenlidir. Zamanla koyulaşarak yetişkinlik döneminde neredeyse siyaha dönüşürler. Aynı şekilde, kürk renkleri de doğumda daha açık olup yaşla birlikte koyulaşmaktadır. Açık renkli doğmak, çevredeki yetişkin bireylerde daha fazla koruyuculuk ve bakım davranışını tetiklediği düşünülmektedir. Yavrunun cilt rengi yaş ilerledikçe koyulaştığında ise annenin yavruyu arayıp kucaklama ve okşama davranışlarının azaldığı bildirilmiştir (Alley, 1980; Alley, 2014; Booth, 1962; Guthrie, 1970; Jay, 1962).
İnsanlarda bu duygusal tepkilerin değişimi Çinli bir araştırma grubu tarafından incelenmiştir. Çalışmada, katılımcılara farklı cilt tonlarına sahip ve acı çekiyormuş gibi (yanağına enjekte edilmiş bir iğne ile) ya da acı çekmiyormuş gibi (yanağına dokunan bir pamuk çubuğu ile) tasvir edilen çekici ve çekici olmayan Çinli yüzler gösterilmiştir. Katılımcılardan gösterilen her yüz için acı çekip çekmediğini değerlendirmeleri istenmiş; tepki süreleri ile elektroensefalogram (EEG) verileri kaydedilmiştir.
Elde edilen bulgulara göre, gösterilen yüz çekici olduğunda ve acı çekiyormuş gibi göründüğünde, açık tenli yüzler koyu tenli yüzlere kıyasla daha fazla acı çekiyor şeklinde değerlendirilmiştir. Dahası, bu durumlarda tepki süreleri daha kısa olmuş ve EEG sonuçları daha yüksek empati düzeylerine işaret etmiştir. Mamafih bu etki, çekici olmayan yüzler için gözlemlenmemiştir. Yalnızca hem açık tenli hem de çekici yüzler söz konusu olduğunda gözlemcilerin empatik tepkilerinde belirgin bir artış görülmüştür (Yang vd., 2022).
Peki, gözlemciler neden açık tenli bireylerin acısına karşı daha güçlü bir empati hissetmektedir? Bu durum, bir bebek ya da tehlike altındaki bir kadının görülmesine verilen evrimsel bir tepkinin sonucu olabilir. Her iki durumda da açık ten, Kindchenschema'nın (bebek şeması) temel bir görsel ipucudur. Buna karşılık, daha koyu ve kırmızımsı bir ten rengi, yetişkin bir erkeği çağrıştırarak gözlemcinin empatik tepkisini azaltabilir.
Öte yandan, bu etkinin yalnızca yüz çekici olduğunda ortaya çıkması, empatik tepkinin yalnızca açık ten rengiyle değil, Kindchenschema'nın diğer görsel unsurlarıyla da (örneğin daha büyük gözler, daha az çıkık bir çene ve çene hattı) birlikte tetiklendiğini düşündürmektedir. Bu görsel ipuçlarının birbiriyle etkileşime girdiği ve “sevimli” bir yüz özelliğinin diğer sevimli özelliklerin empatik etkisini artırdığı, buna karşılık “çirkin” bir özelliğin bu etkiyi zayıflatabileceği öne sürülebilir.

Cilt rengi ile gözlemcinin duygusal tepkileri arasındaki bu ilişki, önceki araştırma bulgularıyla da örtüşmektedir. Bu nedenle, erkek ve kadınların farklı cilt tonlarının gözlemcinin duygusal durumu üzerindeki etkilerini daha kapsamlı bir şekilde incelemek üzere mevcut literatürü gözden geçirmek yerinde olacaktır.
Erkeklerdeki Kızıllığa (Ruddiness) Yönelik Genel Algılar
Öncelikle, erkek bedeninde gözlemlenen kırmızılığı ele alacağız. Bu durum, gözlemciyi nasıl etkilemektedir? Bu soru, yaklaşık yirmi yıl önce elde edilen önemli bir bulgunun ardından kapsamlı araştırmalara konu olmuştur.
2004 Olimpiyat Oyunları’nda, kırmızı forma giyen sporcuların mavi forma giyenlere kıyasla daha sık galip geldiği gözlemlenmiştir. Bire bir mücadele gerektiren boks, tekvando, Grekoromen güreş ve serbest güreş karşılaşmalarında kırmızı forma giyen yarışmacılar 21 raundun 16’sını kazanırken, mavi forma giyenler yalnızca 4 raund kazanmıştır. Kırmızı formaların daha tehditkâr bir izlenim oluşturduğu düşünülmektedir; muhtemelen baskın erkeklerde daha yüksek testosteron seviyelerine bağlı olarak daha kırmızımsı bir cilt tonunun bulunması bu algıyı desteklemektedir (Hill & Barton, 2005). Bu bulgu, erkeklerin kırmızı giysi giydiklerinde daha baskın ve tehditkâr algılandıklarını ortaya koyan iki ayrı çalışmayla da doğrulanmıştır (Feltman & Elliot, 2011; Wiedemann vd., 2015).
Hatta yalnızca kırmızılığın kendisi bile gözlemcinin daha temkinli ve daha yumuşak başlı olmasına veya daha saldırgan ya da daha boyun eğici davranmasına neden olabilmektedir. Bu durum, farklı renklerdeki nesneler veya çevre koşulları altında çeşitli görevlerin yerine getirildiği deneylerle ortaya konmuştur:
Bilgisayar ekranındaki kelimelerin rengini tanımlama: Kelimeler kırmızı olduğunda erkeklerin tepki süresi kadınlara kıyasla daha uzun olmuştur (Ioan vd., 2007).
Deyimler listesinde yanlış olanı belirleme: Deyimler kırmızı renkte sunulduğunda kullanıcıların yaptığı hata oranı, mavi renkte sunulduklarına kıyasla daha yüksek bulunmuştur (Shi vd., 2015).
Kırmızı renkli bir ortamda sabit bisiklet egzersizi yapma: Kırmızı renkli ortamda kat edilen mesafe ve kalp atım hızı, yeşil veya gri ortamlara kıyasla daha düşük bulunmuş, yeşil ortamda egzersizden alınan keyif daha yüksek rapor edilmiştir (Briki vd., 2015).
Açık artırmada teklif verme ve pazarlık sırasında fiyat önerme: Kırmızı arka plan, açık artırmalarda daha yüksek teklif artışlarıyla, pazarlıklarda ise daha düşük fiyat teklifleriyle ilişkilendirilmiştir (Bagchi & Cheema, 2012).
Bir reklamdaki mesaja tepki verme: Mesaj kırmızı bir arka plan üzerinde sunulduğunda, katılımcıların mesajı kabul etme oranı artmıştır (Kareklas vd., 2019).
Kırmızılığın etkisi bağlama/duruma bağlı olarak değişkenlik göstermektedir. Kırmızılığın yalnız başına sunulduğunda veya çok daha güçlü başka bir etkene maruz kalındığında etkisi belirginleşmemektedir. Örneğin, İngiltere futbol takımlarında kırmızı forma giyilmesi ev sahibi avantajını artırmamıştır (Allen & Jones, 2014). Buna karşın, kızarıklık bir yüz fotoğrafı ile ilişkilendirildiğinde (sadeleştirilmiş yüz çizimlerine kıyasla) ve özellikle yüz çekici olduğunda (yani kızarıklık çekici bir yüzle birleştiğinde) etkisi daha belirgin hale gelmektedir (Buechner vd., 2014; Pazda vd., 2023; Schwarz & Singer, 2013; Wen vd., 2014; Young, 2015).
Kırmızılık, algılanan zaman geçişi üzerinde de etkili olmaktadır. Aynı sürede gösterilen kırmızı ve mavi ekranlar arasında, kırmızı ekran daha uzun süreli algılanmıştır. Ekran süresiyle ilgili yapılan bu aşırı tahmin erkeklerde kadınlara göre daha belirgindir. Ayrıca, kırmızı ekrana tepki süresi daha kısa bulunmuş ve tepki süresi ile süre aşımı algısı arasında bir korelasyon tespit edilmiştir. Bu bulgular, "kırmızının neden olduğu uyarılmanın içsel saatin hızını artırdığı" şeklinde yorumlanmaktadır (Shibasaki & Masataka, 2014).
Son olarak, kızarıklık benzer yüz ifadeleri arasındaki ayrımı da kolaylaştırmaktadır. Öfke ve tiksinme, şaşkınlık ve korku, üzüntü ve mutluluk gibi duyguların ayırt edilmesinde, kırmızı arka plan etkili olmaktadır. Örneğin, bir yüz kırmızı arka planda görüntülendiğinde, katılımcılar bu yüzü öfkeli olarak tanımlamakta mutlu veya korku içinde olarak tanımlamaya kıyasla daha az zaman harcamaktadır (Thorstenson vd., 2019a; Thorstenson vd., 2021; Young vd., 2013).
Öte yandan, kızarıklığın eksikliği —örneğin bir yüzün korku sonucu solması durumunda— gözlemcinin yatışmasını ve çatışmanın azalmasını sağlar. İnsanlara solmaya eğilimlerinin ne düzeyde olduğu sorulduğunda, en yüksek puanlar kan ve yaralanma korkusu yaşayan bireyler tarafından alınmıştır. Ortalama olarak kadınlar, erkeklere kıyasla daha yüksek puan almıştır (Drummond, 1997).
Peki, utanmaya bağlı yüz kızarması nasıl değerlendirilmelidir? Tıpkı öfke gibi, yüz kızarması da gözlemcinin mesafesini korumasını sağlayan kontrollü bir öfke biçimi olarak işlev görür (Drummond, 1997). Bir kişi özür dilerken yüzü kızarırsa, gözlemciler bu özrü daha samimi algılamakta ve daha kolay affetmektedir (Thorstenson vd., 2019b). Yüz kızarması kalıtsal bir özellik gibi görünmektedir. Darwin, bir baba, bir anne ve on çocuklarının "istisnasız hepsinin, son derece kolay şekilde yüzlerinin kızardığını" bildirmiştir (Darwin, 1872, s. 312)

Erkek Tenindeki Koyuluk Üzerine Genel Algı
Şimdi ise erkek bedeninde gözlemlenen koyuluğu ele alacağız. Bu konudaki literatür ağırlıklı olarak farklı kültürlerdeki renk sembolizmi üzerine odaklanmaktadır.
Antik Yunanlılar, kadının açık ten renginin onun “zayıflığını ve korunma ihtiyacını”, erkeğin koyu ten renginin ise “cesaretini ve iyi savaşabilme yeteneğini” temsil ettiğine inanırlardı (Irwin, 1974, s. 121). Cesur bir erkeğin “siyah bir kalçası” olduğu, korkağın ise “beyaz bir kalçaya” sahip olduğu söylenirdi. Aynı zihinsel ilişkilendirme iç organlara ve nihayetinde ruha da yansıtılmıştır. “Siyah bir kalp” güçlü duyguları, “beyaz bir kalp” ise kayıtsızlığı veya hareketsizliği simgelerdi. Bir korkağın “beyaz bir karaciğeri” olduğu söylenirdi; bu metafor İngilizcede hâlâ “lily-livered” (korkak) ifadesinde yaşamaktadır (Irwin, 1974, s. 129-155). (Not: Lily zambaka demektir, rengi üzerinden düşünün)
Kültürler arası düzeyde de benzer bir ilişkilendirme gözlemlenmektedir: Beyazlık zayıflığı, siyahlık ise gücü çağrıştırmaktadır (Gergen, 1967, s. 397; Osgood, 1960, s. 165). Türkiye’de yapılan bir çalışmaya göre, siyahlık/siyah renk güç, korku, cesaret ve sonsuzluk ile ilişkilendirilirken; kırmızılık cesaret, coşku, eğlence ve kaygı ile ilişkilendirilmektedir. Buna karşılık, beyazlık/beyaz renk temizlik, dürüstlük, barış ve umut kavramlarıyla bağlantılıdır (Demir, 2020). Çin, Almanya, Yunanistan ve Birleşik Krallık’tan katılımcılarla yürütülen bir diğer çalışmada, “SİYAH ve KIRMIZI renk terimlerinin diğer renk terimlerine kıyasla daha tutarlı duygu–renk ilişki kalıpları oluşturduğu; ayrıca SİYAH ve KIRMIZI renk terimlerinin daha güçlü duygularla ilişkilendirildiği ve diğer birçok renkten daha fazla duygu çağrıştırdığı” rapor edilmiştir (Jonauskaite vd., 2019).
Benzer bir desen, kırsal Fransız Kanadalılar üzerinde yapılan bir çalışmada da ortaya çıkmıştır. Daha koyu tenli erkekler, hem fiziksel hem de karakter bakımından daha güçlü ve daha erkeksi olarak algılanmıştır. Ancak bir erkek çok koyu tenliyse, bu durum onun çabuk öfkelenen, kibirli ve kötü niyetli biri olarak değerlendirilmesine yol açmıştır. Kadınların ise daha açık tenli olması beklenmiş, ancak onların açık ten rengi de fiziksel ve karakter zayıflığı ile ilişkilendirilmiştir (Frost, 2010, s. 149-152).
Kadınların Erkeklerdeki Kırmızılık ve Koyuluk Üzerine Algısı
Şimdi ise toplumsal cinsiyete özgü algılara odaklanacağız. Kadınlar, erkek bedenindeki kırmızılığa/kızarıklığa nasıl tepki verir? Bu, onların duygusal durumunu nasıl etkiler?
Bir çalışmaya göre, kadınlar erkeklerdeki kırmızılık (ruddiness) düzeyini şu şekilde yorumlamaktadır: yüksek kırmızılık düzeyi saldırganlıkla, orta düzey kırmızılık baskınlıkla ve düşük düzey kırmızılık ise çekicilikle ilişkilendirilmektedir (Stephen vd., 2012). Başka bir çalışmada ise, erkekler kırmızı arka plan önünde ya da kırmızı kıyafet giydiğinde kadınlar tarafından daha çekici bulunmuştur. Bu etki yalnızca cinsel çekicilikle sınırlıdır; erkeğin genel beğenilirliğini (sempatisini) değiştirmemektedir (Elliot vd., 2010). Bu bulgular ilk bakışta çelişkili görünmektedir. Bir çalışmada erkek çekiciliği düşük kırmızılıkla, diğerinde ise yüksek kırmızılıkla ilişkilendirilmiştir. Bu fark, ilk çalışmadaki kadınların “çekicilik” kavramını estetik açıdan, ikinci çalışmadakilerin ise erotik açıdan yorumlamış olmalarından kaynaklanabilir.
Peki kadınlar erkek bedenindeki/derisindeki koyuluğa nasıl tepki vermektedir? Bu tepkinin hormonal değişkenlik üzerinden şekillendiği, aşağıdaki iki çalışmayla gösterilmiştir:
Birbirine yakın renk tonlarına sahip iki erkek yüzü arasından seçim yapma: Koyu tenli yüz, adet döngüsünün ilk üçte ikisilik döneminde açık tenli yüze kıyasla daha sık tercih edilmektedir. Ancak genel olarak açık tenli yüz, tüm döngü boyunca çoğunluk tercihi olmaya devam etmektedir. Bu dönemde (ilk üçte ikilik dönemde), östrojen düzeyi progesterona göre daha yüksektir. Döngünün son üçte birlik kısmında ise bu oran tersine döner: östrojen düşük, progesteron yüksek seviyededir. Kadınlar kadın yüzlerine baktığında ya da doğum kontrol hapı kullandıklarında bu tercihlerde döngüsel bir değişiklik gözlenmemiştir (Frost, 1994).
Erkek yüzlerine bakarken beyin MR’ı kaydı: Kadınların “maskülen” edilmiş erkek yüzlerine verdikleri sinirsel/nöral yanıt, “feminen” yüzlere kıyasla daha güçlüdür. Bu sinirsel tepkinin yoğunluğu, adet döngüsü boyunca östrojen düzeyindeki değişimle pozitif yönde ilişkilidir. Başyazar maskülinize edilmiş yüzlerin daha koyu tenli ve daha belirgin yüz hatlarına sahip olacak şekilde oluşturulduğunu belirtmiştir (Rupp vd., 2009).
Östrojenin etkisine işaret eden bir başka bulgu, okul öncesi çocuklar üzerinde yapılan bir çalışmadan gelmektedir:
Cilt rengi hafifçe farklılık gösteren iki bebek figürü arasında seçim yapma: Üç yaş altı kız ve erkek çocuklar arasında koyu renkli bebeği tercih edenlerin vücut yağ oranı, açık renkli bebeği tercih edenlere kıyasla daha yüksektir. Bu yaş grubunda östrojenin esas olarak yağ dokularında üretildiği bilinmektedir (Frost, 1989).
Yukarıda belirtilen tercihler, bir ölçüde kırmızı ya da siyah kıyafetlerle de tetiklenebilmektedir. Farklı renklerde (mavi, yeşil, sarı, kırmızı, beyaz, siyah) giydirilmiş kadın ve erkek fotoğraflarını içeren bir çalışmada, kadınlar kırmızı veya siyah kıyafet giymiş erkekleri daha çekici bulmuştur. Aynı renkler, erkeklerin hemcinslerini ya da kadınları değerlendirirken de tercih edilmiştir. Fakat, kadınlar başka kadınları değerlendirirken ne kırmızı ne de siyah renk öne çıkmıştır (Roberts vd., 2010).
Erkeklerin Kadınlardaki Kırmızılıkve Koyuluk Üzerine Algısı
Şimdi meseleyi daha paradoksal bir bakış açısından ele alacağız — erkek pigmentasyonuna sahip bir kadın bedeni. Erkekler, kızarmış (ruddiness) ve koyulaşmış bir kadın bedenine nasıl tepki verir? Bu durum onların duygusal durumunu nasıl etkiler?
İlk olarak kızarıklığı/kırmızı rengi ele alalım. Kırmızı kıyafet giyen kadınlar, erkekler tarafından daha çekici bulunma eğilimindedir (Elliot & Niesta, 2008). Fakat bu etki belirli koşullara dayanmaktadır: Kırmızı giyen bir kadın, zaten çekici bir kadınsa kırmızı giymesi çekiciliğini artırmaktadır; maskülen görünümlü, ileri yaşta ya da fiziksel olarak çekici bulunmayan kadınlar için bu etki gözlenmemektedir (Pazda vd., 2023; Schwarz & Singer, 2013; Wen vd., 2014; Young, 2015). Bu etki yalnızca cinsel çekicilikle sınırlıdır ve kadının genel beğenilirliğini etkilemez (Wen vd., 2014). Görünen o ki, kızarıklık bir erkeğin ilgisini yoğunlaştırma işlevi görmektedir; yani başta varolan ilgiyi yoğunlaştırır. Eğer bu ilgi yoksa etkisizdir.
Bu bulgular popüler kültürle de örtüşmektedir. “Kırmızı giyen kadın” (lady in red) imgesi genellikle bir femme fatale (yıkıcı kadın) figürüyle özdeşleştirilmiştir:
Edebiyatta kırmızı, özellikle yasak kadın cinselliğiyle tekrar tekrar ilişkilendirilmiştir; bunun en ünlü örneği Nathaniel Hawthorne’un klasik eseri The Scarlet Letter’dır. Aynı şekilde, sahne ve sinema eserlerinde de kırmızı kıyafet —özellikle kırmızı elbise— tutku ve cinselliği simgelemek için sıklıkla kullanılmıştır…
Sevgililer Gününnde kırmızı, kalp figürüyle birlikte romantik sevginin simgesi olarak kullanılır ve kadın iç giyiminde en çok tercih edilen renklerden biridir. Kırmızı, yüzyıllardır kırmızı ışıklı bölgelerde (red-light districts) cinsel erişilebilirliği veya “açık hizmeti” belirtmek için kullanılmıştır. Kadınlar çekiciliklerini artırmak için kırmızı ruj ve allık kullanır; bu uygulamanın tarihi en az Antik Mısır’a kadar uzanır (Elliot & Niesta, 2008).
Şimdi ise koyulaşmış kadın bedenine (darkened female body) erkeklerin nasıl tepki verdiğini inceleyelim. Erkeklere açık ve koyu tenli kadınların fotoğrafları gösterildiğinde, her iki grup da eşit derecede çekici bulunmuştur ama erkeklerin göz hareketleri farklı bir şey göstermektedir: Açık tenli kadınlar, koyu tenli kadınlara kıyasla daha uzun süre incelenmiştir (Garza vd., 2016). İki grup (açık/koyu tenli) kadın eşit düzeyde cinsel ilgi uyandırıyor. O zaman erkekler koyu tenli kadınları açık tenli kadınlar kadar çekici buluyorsa koyu tenli kadınları inceledikleri kısa sürede daha yoğun incelemiş olmaları gerekmektedir. Başka bir deyişle erkeklerin iki grup kadın için ilgi düzeyi aynı kalsa da bu ilgi koyu teni daha kısa bir zaman diliminde yoğunlaşmaktadır (çünkü açık tenli kadınlara daha uzun süre bakmışlardır).
Bu bulgu popüler kültürle tutarlıdır. Viktorya dönemi İngiliz romanlarında “esmer kadın” figürü genellikle "atak", "tutkulu" ve "ateşli" kısa süreli aşklar yaşayan bir karakter olarak karşımıza çıkar (Carpenter, 1936, s. 254). Aynı dönemin Fransız ve Alman edebiyatında ise, “les brunes” (esmer kadınlar) tarafından temsil edilen aşk, “tüketici kadınlık” kavramının somut karşılığı olarak yorumlanmış ve mitolojik Lilith figürüyle benzeştirilmiştir (Atzenhoffer, 2011, s. 6). Fransız bir yazar, esmer kadınlara âşık olan erkeklerin “genellikle daha şiddetli, daha dışavurumcu ve daha baskın, aynı zamanda daha az derin, daha az nazik ve daha az kalıcı” bir tutku yaşadıklarını belirtmiştir (Briot, 2007).
Peki ama kadınlar neden daha açık ten rengine sahip olacak şekilde evrimleşti?
Özetle, koyu (dark) ve kırmızımsı (rudiness) bir renk, gözlemcide açık renkten çok daha güçlü bir uyarım yaratır. Bu etkinin şiddeti, koyu ya da kırmızımsı rengin bir insan bedeniyle —ve daha da fazlasıyla, çekici bir insan yüzüyle— ilişkilendirilmesi durumunda artar. Üstelik, bu uyarım etkisi, bir erkeğin bir kadını izlemesiyle bir kadının bir erkeği izlemesi arasında eşit derecede güçlüdür. Bu tür bir uyarım cinsel heyecan düzeyini artırabilir; lâkin bunun bedeli, heyecan düzeyinde daha hızlı ve keskin bir düşüştür — muhtemelen yüksek uyarım seviyesinin daha çabuk tükenmesinden dolayı.
Eğer koyu ve kırmızımsı bir renk yalnızca bir kadının bir erkeği gözlemlemesi durumunda değil, bir erkeğin bir kadını gözlemlemesi durumunda da cinsel uyarılmayı artırıyorsa, kadınlar neden erkeklere kıyasla daha açık tenli ve daha az kırmızımsı evrimleşmiştir? Cinsel seçilim, neden daha koyu ve daha kırmızımsı kadınları değil de, daha açık tenli kadınları tercih etmiş olsun? Daha genel olarak, cilt renginde neden cinsiyetler arası bir fark vardır?
Muhtemelen, hem hayatta kalma hem de üreme açısından, yalnızca cinsel ilgiyi uyandırmakla kalmayıp aynı zamanda bu ilgiyi uzun vadede sürdürebilen kadınlar avantaj sağlamıştır. Bu hedef, cinsel ilginin kısa ama yoğun bir zaman dilimine sıkışması durumunda sağlanamazdı. Bu nedenle, kadınlarda açık ten cinsel ilgiyi yoğunlaştırdığı için değil; Kindchenschema'yı taklit ederek erkek saldırganlığını azaltıp erkekten gelen kaynak desteğini (provisioning) artırarak çift bağını istikrara kavuşturduğu için evrimsel olarak tercih edilmiştir.
Bu, geniş anlamda bir cinsel seçilim örneğidir: seçilim baskısı yalnızca eş seçimi anıyla sınırlı kalmayıp, çiftleşmeden sonraki uzun süreli birlikte yaşama dönemine de yayılmaktadır.
Yazının orjinali:
https://substack.com/@peterfrost/p-149820746