Pornografinin Sözde Olumsuz Etkilerinin Eleştirel Bir Analizi
Abartılan senaryolar, olmayan etkiler, sorunlu toplumsal çıkarımlar, yanlış teoriler.
Bu yazı toplam 13.770 kelime uzunluğunda ve toplam 106 çalışma (3 tanesi web sitesi, 1 tanesini kullanmadım) içeriyor. Her bölümde o alanda yapılmış olan en iyi çalışmaları (ölçek, kontrol grubu veya temsiliyet ve mümkünse güncel tartışmaları içermesi) veya meta-analizleri inceleyeceğiz. Meta-analizleri önceleyeceğim çünkü alanlardaki çalışmaları tek tek özetlemeye gerek kalmadan, bunu belirli kriterlere göre yapmış çalışmayı -yani meta analizi- incelemek okuma açısından daha kolay. Böylece bu yazıyı okuyan sizleri de akademik tartışmalar konusunda güncel tutacağım. Pornoyla ilgili belirli bir tartışmaya girerseniz tartıştığınız kişinin kafasına güncel tartışmaları atabilirsiniz :) Bu yazıyı açık bırakacağım ve sabitleyeceğim. İlerleyen zamanlarda başka çalışmalar okudukça güncelleyeceğim.
Başlayalım. Eğer bilgisayar kullanıyorsanız sayfanın sol kısmındaki imleci kullanarak içindekiler kısmına erişebilirsiniz ve rahatlıkla istediğiniz bölüme gidebilirsiniz. Eğer bilgisayar kullanmıyorsanız aşağıda hazırladığım içindekiler tablosundan içerikleri takip edebilirsiniz.
İçindekiler Tablosu
Pornonun Davranışlara Etkisi
1.1. Porno İzlemek ve Kadınlara Karşı (Pozitif) Tutum
1.2. Porno, Suç, Cinsel Saldırganlık ve Şiddet
Porno Sektörü ve Pornolarda (Olmayan) Şiddet
2.1. Porno Oyuncularının Mental Sağlığı
Porno Tüketiminin İlişkilere Etkisi
3.1. Porno İzlemek İnsanları Evlilik Fikrinden Uzaklaştırır Mı?
3.2. Pornografi ve Romantik İlişkiler
Porno ve Psikolojik İyi Oluş
1. Pornonun Davranışlara Etkisi
Pornonun insan davranışlarına etkisini incelerken karşılaştığımız en büyük fark, bu etkinin varlığını kabul edip çeşitli toplumsal eleştirilerde bulunan kişilerin varsayımlarıyla porno izleyen kişilerin raporladığı etkiler arasındaki uyumsuzluktur. Bu uyumsuzluk nedeniyle pornonun kötü etkilerinden söz eden feminist veya muhafazakar varsayımlara şüpheyle yaklaşmalısınız.
Hald ve Malamuth (2008) 316 erkek ve 372 kadından oluşan 688 Danimarkalı katılımcının yer aldığı bir çalışma yürütmüştür. Araştırmacılar, sosyodemografik özellikler, cinsel davranışlar ve pornografiye maruz kalma biçimleri gibi çeşitli faktörleri değerlendirmek için Pornografi Tüketim Anketi'ni kullanmışlardır. Daha sonra, katılımcılar Pornografi Tüketim Etkisi Ölçeğini doldurmuştur. Bu ölçek, cinselliğe yönelik tutumları, cinsel bilgiyi, genel yaşam memnuniyetini, karşı cins hakkındaki algı ve tutumları, ayrıca sert (hardcore) pornografinin bireylerin cinsel davranışları ve genel cinsel yaşamları üzerindeki algılanan etkisini ölçmeyi amaçlamaktadır.

Çalışmanın sonuçları, hem erkeklerin hem de kadınların pornografi tüketimiyle ilişkili olarak olumsuz etkilerden çok olumlu etkiler bildirdiklerini ortaya koymuştur. Etki büyüklükleri d = 0.76 ile 2.04 arasında değişmektedir. Özellikle erkekler, cinsel yaşamları, genel yaşam memnuniyetleri, karşı cins hakkındaki algı ve tutumları ile cinselliğe yönelik tutumları açısından daha fazla olumlu etki bildirme eğiliminde olmuşlardır.
Hald, Smolenski ve Rosser (2013) tarafından yapılan bir başka çalışmada, pornografi tüketiminin etkileri bilişsel, duygusal ve davranışsal sonuçlar açısından değerlendirilmiştir. Çalışma ayrıca cinsel içerikli materyallere maruz kalma, olumlu ve olumsuz etkiler, sosyal istenirlik önyargısı (social desirability bias), kompulsif cinsel davranış ve erkek partnerlerle korunmasız anal ilişkiye girme gibi ek bilgileri de incelemiştir.

İki örneklemden (n = 361 ve n = 1333) elde edilen sonuçlar, pornografi kullanımının çeşitli cinsel eylemler hakkında daha fazla bilgi edinme, yeni cinsel pozisyonlar keşfetme isteğinin artması ve mastürbasyondan daha fazla keyif alma ile ilişkili olduğunu göstermiştir. Özellikle eşcinsel erkeklerin %97’si pornografinin olumlu etkilerini deneyimlediğini belirtirken, yalnızca %3’ü herhangi bir olumsuz etki bildirmiştir. Ayrıca, pornografi tüketiminin korunmalı anal ilişkiye girmeye ilgi duymakla anlamlı şekilde pozitif ilişkili olduğu görülmüştür. Korunmasız cinsel ilişkiye girmekle ise herhangi bir ilişkisi yoktur.
Hesse ve Pedersen (2017), Kanadalı 337 katılımcı toplayarak bir çalışma gerçekleştirmiştir. Araştırmacılar, veri toplamak için Falsification Anatomy Questionnaire (Sahteciliğin Anatomisi Anketi) ve Modified Pornography Consumption Questionnaire (Değiştirilmiş Pornografi Tüketimi Anketi) uygulamıştır. Çalışmanın amacı, cinsel içerikli materyal tüketim sıklığı ile anatomi, fizyoloji ve cinsel davranış bilgisi arasındaki ilişkiyi incelemeyi amaçlamıştır.

Bulgular, cinsel içerikli materyal tüketim sıklığının anatomi, fizyoloji ve cinsel davranış bilgisi üzerinde olumsuz bir etkisi olmadığını göstermiştir. Her iki cinsiyet de cinsel içerikli materyal tüketimin üzerinden olumlu etki deneyimlediğini bildirmiştir. Bu olumlu etkiler, cinsel bilgi, cinselliğe yönelik tutumlar, cinsel davranışlar, karşı cinse yönelik algılar ve tutumlar ile genel yaşam kalitesi açısından gözlemlenmiştir. İlginç bir şekilde, cinsel içerikli materyal tüketim sıklığının anatomi, fizyoloji ve cinsel davranış hakkında daha doğru bilgi edinmeyi öngördüğü bulunmuştur. Yani porno izleyen biri karşı cinsiyetin anotomisi, fizyolojisi ve cinsel davranışları hakkında daha iyi bilgiye sahiptir.
Bu çalışmaları teker teker inceledikten sonra meta-analize geçelim. Wright vd (2017), pornografinin etkileri konusunda daha eleştirel bir bakış açısı sunmaktadır. Meta-analizleri, pornografinin kişilerarası ve bireysel tatmin üzerindeki etkisini inceleyen 50 çalışmayı kapsamıştır. Meta-analiz sonucu birleştirilmiş etki büyüklüklerine bakıldığında, negatif bir korelasyon ortaya çıkmıştır ve pornografi kullanımının kişilerarası tatmini azalttığını göstermiştir (r = -0.10, p < 0.001). Spesifik değişkenler incelendiğinde, pornografi kullanımı ile ilişkisel tatmin arasındaki ortalama etki büyüklükleri sırasıyla -0,09 ve -0,11 olarak bulunmuştur. Ayrıca, pornografi kullanımı ile bireysel tatmin arasındaki ortalama etki büyüklüğü -0.3 olarak belirlenmiştir. Fakat, bu etki büyüklükleri küçük ve zayıftır. En büyük sorunlardan biri de etkinin genelde erkeklerde belirgin olmasıdır. Bu da nedenselliğine dair farklı tartışmalara neden olmuştur. Miller, Hald, ve Kidd’in (2018) söylediği şekilde:
Kohut, Fisher ve Campbell (2017), söz konusu meta-analizde kullanılan ampirik literatürü, zarar odaklı bakış açısı ve nedenselliğin yönüne ilişkin varsayımlar nedeniyle eleştirmiştir (bknz Campbell & Kohut, 2017). Bu doğrultuda, araştırmacılar, pornografinin erkekler ve kadınların ilişkileri üzerindeki etkisini inceleyen kendi nitel araştırmalarını gerçekleştirmiştir. Bulgular, katılımcıların olumlu etkileri olumsuz etkilere kıyasla çok daha sık bildirdiğini ortaya koymuştur. İlginç bir şekilde, en yaygın bildirilen olumsuz etki, pornografinin cinselliğe dair gerçekçi olmayan beklentiler yaratması olmuştur. Bu beklentiler, kadınların belirli cinsel davranışlara katılımı ve bunlardan keyif alma isteği gibi unsurların yanı sıra, erkeklerin kaslı vücut yapısı, penis boyutu, ereksiyon kalitesi ve cinsel dayanıklılığı gibi unsurlarla ilişkilendirilmiştir.
Çoğu birey pornografi tüketimi üzerinden olumlu etkiler bildirse de bazı bireylerin olumsuz etkiler yaşadığını kabul etmek önemlidir. Peki neden? Hangi değişkenler bunu açıklayabilir? Bir tanesi pornoya karşı olan ahlâki tutumdur (uyumsuzluktur). Bu kavram, porno izlemesine rağmen porno izlemeye karşı karşı ahlaki çatışmalar veya sorunlar yaşayan bireyleri ifade eder.
Štulhofer vd. (2022) bunu Almanya’da yaşayan 4.177 kişiyle incelemiştir. Sonuçlar şunu göstermiştir: Pornografinin olumsuz etkilerini bildiren katılımcıların dini kurallara uygun bir yetiştirilme tarzına sahip olma olasılığının daha yüksektir. Bu bulgu, bireyin dini geçmişi ile pornografi kullanımına ilişkin algılanan olumsuz etkiler arasında önemli bir ilişki olabileceğini göstermektedir.

Ahlaki uyumsuzluk faktörü ve dini kurallara uygun yetiştirilme durumu göz önüne alındığında, bireylerin kendi bildirdiği olumsuz etkilerin yalnızca pornografinin doğasından kaynaklanmadığı, aksine pornografiyle ilgili ahlaki kaygılar ve dini inançlarla da bağlantılı olduğu görülmektedir. Güçlü dini inançlara sahip olan ve pornografinin zararları veya ahlaki olmayan bir unsur olduğu vurgulanan ortamlarda yetişen bireyler, pornografiyle etkileşimde bulunduklarında olumsuz etkileri algılama eğiliminde olabilirler.
Mestre-Bach vd. (2021) de bu duruma dikkat çekmiştir. Belirli dini ve ahlâki kurallara göre yaşayan bireyler, pornografi kullanımı konusunda ahlaki uyumsuzluk yaşayabilir. Bu model, kişilerin pornografi kullanımına yönelik içsel çatışmalarını anlamak için kullanılır. Kişiler pornografi kullanımını dini ve ahlaki değerleriyle uyumsuz olarak algıladığında, bu durum suçluluk ve utanç duygularına yol açabilir. Özellikle dindar bireyler, daha düşük kullanım oranlarına sahip olsalar bile, pornografi kullanımını daha problemli olarak algılayabilirler.
Özetle, yukarıda bahsedilen çalışmalar, pornografi tüketiminin genel olarak olumlu etkilerle ilişkili olduğunu göstermektedir. Çoğu birey için bu etkiler, artan cinsel bilgi, tutumlar, beceriler, ilişkiler ve genel yaşam memnuniyeti gibi unsurları içermektedir. Yine de, bazı bireylerin olumsuz etkiler bildirdiği de göz önünde bulundurulmalıdır. Özellikle ahlaki uyumsuzluk yaşayan dindar kişiler için belirgin olumsuz etkiler vardır.
1.1. Porno İzlemek ve Kadınlara Karşı (Pozitif) Tutum
Genel etkilere baktıktan sonra kadınlara odaklanalım. Porno toplumun kadına bakışını doğrudan negatif şekilde etkiliyor mu?
Bu konudaki en önemli araştırma Kohut, Baer, ve Watts (2016) tarafından yapılmıştır. Amerika Birleşik Devletleri’nde kullanılan General Social Survey (GSS) adlı geniş ölçekli anket verilerini kullanarak 10.946 erkek ve 14.101 kadının tutumunu ölçmüşlerdir. Bulgular şunlardır:
Pornografi Kullanıcıları Daha Eşitlikçi Tutumlara Sahiptir:
Kadınların siyasi lider olmasına daha olumlu bakmaktadırlar.
Kadınların iş gücüne katılımını daha fazla desteklemektedirler.
Kürtaj hakkına daha fazla destek vermektedirler.
Kadın Düşmanlığı ile İlişki Bulunmamıştır:
Pornografi kullanıcıları ve kullanmayanlar arasında "geleneksel aile yapısını destekleme" konusunda fark bulunmamıştır.
Feminist kimlik benimseme oranı açısından da anlamlı bir fark görülmemiştir.
Cinsiyet Farklılıkları:
Kadın pornografi kullanıcıları, kullanmayanlara kıyasla daha eşitlikçi görüşlere sahip olma eğilimindedir.
Erkekler arasında da pornografi kullanıcılarının kadın liderler konusunda eşitlikçi olduğu ve kürtajı daha çok desteklediği görülmüştür.
Bu ilginç bir bulgu çünkü bu konularda pozitif tutumlara sahip kişiler daha çok porno izliyor. Eğer porno izlemek kadınlara olan görüşlerini negatif etkileseydi, porno izlemeye başladıktan sonra negatif görüşlerinin ortaya çıkmasını beklerdik; lâkin böyle bir durum yok. Bu çalışma, pornografinin kadınlara yönelik düşmanlığı artırdığına dair iddiaların bilimsel olarak kesin olmadığını ortaya koymaktadır.
Peki, pornografi, kişilerin tutumlarını eşitlikçi yönde etkileyebilir mi? Yani, şu sorundan bahsediyorum. Daha eşitlikçi tutumlara sahip kişiler daha çok porno izliyor olabilir, bu nedenle yukarıdaki etkileşimi gözlemlememiz normal. Peki, porno izlemenin kendisi kişileri etkiliyor olabilir mi? Rasmussen ve Kohut (2019), yine GSS verisini kullanıyor. Amerika’da dini ibadetlerini (kiliseye katılmak, pazar ayinine gitmek gibi) yerine getiren kişiler üzerinden ölçmeye çalışıyorlar. Liberal feminist teorinin öngördüğü şekilde ibadetlerini yerine getiren kişiler genellikle kadınlar konusunda daha az eşitlikçi tutuma sahip(liderlik, iş gücü ve kürtaj hakkı) ama dini ibadetlerini yerine getiren kişiler arasında porno izleyen kişiler daha eşitlikçi tutumlara sahiptir. Bu kişiler aslında ahlaki çelişki yaşamaktadır. Bu çelişkiyi çözmek için ya dini inançlarını pekiştirebilirler ya da daha liberal bir bakış açısına kayarak pornografi kullanımını ve cinsellik hakkındaki görüşlerini yeniden değerlendirebilirler. Araştırma bulguları, ikinci senaryonun daha olası olduğunu göstermektedir: Dindar olup pornografi kullanan bireyler, kadın hakları ve eşitlik konusunda daha liberal hale gelmektedirler. Wright, Bae, ve Funk’nin (2013) araştırması da benzer şekilde porno izleyen kişilerin (n = 18225, 1973-2010 yılları arası toplanan veri) evlilik dışı ilişkilere daha olumlu baktığı bulunmuştur.
McKee (2007) pornografi ve kadınlara karşı tutumları Avustralya örnekleminde incelemiştir. Daha fazla pornografi tüketen bireylerin kadınlara karşı daha olumsuz tutumlara sahip olduğuna dair bir kanıt bulunmamıştır. Hatta, bazı feminist değerlere daha fazla destek gösteren bireylerin pornografi tüketim oranının daha yüksek olduğu bulunmuştur. Bu araştırma, pornografinin kadın düşmanlığı ile doğrudan ilişkili olmadığı sonucuna varmıştır. Kadınlara yönelik olumsuz tutumları belirleyen asıl faktörlerin, bireylerin yaşı, eğitim seviyesi, siyasi görüşü ve yaşadığı bölge(taşra/şehir) olduğu gösterilmiştir.

Rodríguez, C.G., & Fernández-González, L. (2019) pornografi kullanımı (şiddet içeren ve içermeyen) ile yakın partner şiddeti arasındaki ilişkinin şiddeti haklı çıkaran inançlar üzerinden şekillendiğini (directed veya mediated) bulmuştur, yani bu iki olgu arasındaki bağlantı yalnızca şiddet destekleyici tutumlara sahip erkeklerde pozitif olmuştur. Yani pornoyla bir ilişkisi yoktur.
Wright ve Bae (2015) bu ilişkiyi iki farklı zamanda 18-89 yaş arası 425 yetişkin üzerinden inceler. T1 zamandaki pornografi kullanımı ile T2 zamandaki cinsiyetçi tutumlar arasında ileriye dönük bir ilişki toktur. Benzer şekilde, T1 zamanındaki cinsiyetçilik, T2 zamanındaki pornografi kullanımını ileriye dönük olarak yordayamamıştır.

Peki bunun nedeni nedir? Porno izleyen kişilerin önceden belirli kişilik özelliklerine sahip olması pornoyla ilişkilerini etkilemektedir. Yani kişilik, porno tüketimi ve kadına karşı tutum arasında aracı değişken görevi görmektedir.
Porno Tüketimi → Bireyin Kişilik Özellikleri → Cinsiyetçi Fikirler
Örneğin, Speed vd. (2021) pornografi ve cinsiyetçi tutumlar arasında bir ilişki bulmuştur; lâkin bu ilişki kişilerin sosyodemografik, dini ve sosyokültürel değişkenleri kontrol edildiğinde kaybolmuştur. Pornografi tüketimi cinsiyetçilikle ilişkili değildir, aksine eşitlikçi tutumlarla ilişkilidir.
Hald ve Malamuth (2015) ve Hald, Malamuth, ve Lange (2013) şiddet içermeyen pornografiye maruz kalmanın cinsiyetçi tutumları artırdığını; lâkin bu etkinin erkeklerin uyumluluk (agreeableness) düzeyinden- yani aracı değişkenden - etkilendiklerini bulmuştur . Uyumluluk düzeyi düşük erkeklerin, laboratuvarda pornografiye maruz kaldıktan sonra uyumluluk düzeyi yüksek erkeklere kıyasla kadınlara karşı cinsiyetçi tutumlar sergileme olasılığı daha yüksektir.

Kadınlara yönelik en aşağılayıcı tutumlardan biri cinsel istismar sonrası mağdur olan kadının suçlanmasıdır. Buna İngilizce literatürde “rape myth” denir. Rape myth (tecavüz miti-leri) kabulü olan insanlar cinsel istismarın sonucu olarak mağduru suçlar, ya mağdurun cinsel istismarla ilgili yalan söylediğini varsayarlar ya da cinsel istismardan dolayı mağduru sorumlu tutarlar. Peki, porno tüketmek insanların bahsedilen bu mağduru suçlama fikrini kabul etmesiyle ilişkili midir?
Borgogna, Lathan, ve McDermott (2022), pornografi tüketimi, tecavüz mitlerini kabul etme ve cinsiyetçi tutumlar arasındaki ilişkiyi incelemektedir. 392 erkek ve 903 kadın katılımcıyla yapılan çoklu grup yapısal denklem modelleme (SEM) analizleri sonucunda, erkekler arasında pornografi ya da hardcore pornografi izlemenin, cinsiyetçi tutumlar kontrol edildikten sonra tecavüz mitlerini kabul etme ile ilişkili olmadığı bulunmuştur.

Benzer şekilde Zhang vd. (2024) Çinli katılımcılarla yaptığı çalışmada pornografi ile tecavüz mitlerinin kabulü arasında bir ilişki bulmamıştır. Her iki çalışma da pornografi izlemenin doğrudan tecavüz mitleriyle ilişkili olmadığını; lâkin düşmanca cinsiyetçilik gibi aracı faktörler yoluyla etkili olabileceğini gösteriyor.

Pornografinin ne olduğu ve kadınlara yönelik tutumlarla nasıl ilişkilendirilebileceği soruları tam olarak çözüme kavuşmuş olmasa da yıllar süren araştırmalar sonucunda belirli bir ortak görüş ortaya çıkmıştır: Pornografi kullanımının kadın düşmanlığını doğrudan artırdığı göstermemektedir. Dahası, Kohut, Baer ve Watts (2016) gibi çalışmalar, pornografi kullanıcılarının kadın hakları konusunda daha eşitlikçi tutumlar sergilediğini göstermektedir. Pornografi, doğrudan ve tek başına bireylerin kadınlara yönelik tutumlarını etkilememektedir, aksine kişilik özellikleri, sosyokültürel faktörler ve demografik değişkenler tarafından şekillendiği görülmektedir. Örneğin, dindar bireyler arasında pornografi tüketiminin daha liberal tutumlara yol açabileceği (Rasmussen ve Kohut, 2019); lâkin düşük uyumluluk (agreeableness) seviyesine sahip erkeklerde cinsiyetçi tutumları pekiştirebileceği (Hald ve Malamuth, 2015) gösterilmiştir. Ayrıca, pornografinin tecavüz mitlerini doğrudan desteklediğine dair bir kanıt bulunmazken, düşmanca cinsiyetçilik gibi aracı faktörler yoluyla dolaylı bir etkisi olabileceği öne sürülmektedir. Ek olarak, hangi tür pornografinin tüketildiği de önemlidir. Şiddet pornosu izlemeyi tercih eden erkeklerin kadınlara yönelik tutumlarının negatif olması beklenen bir durumdur; lâkin aynısı şiddet pornosunu izlemeyen erkekler için geçerli değildir. Sonuç olarak, pornografinin kadınlara yönelik olumsuz tutumları doğrudan beslediği iddiası bilimsel olarak kesinleşmemiş olup, bu ilişkinin bireysel ve toplumsal bağlamlara göre değiştiği görülmektedir.
1.2. Porno, Suç, Cinsel Saldırganlık ve Şiddet
En önemli sorulardan biri pornonun saldırganlık veya suç işlemekle ilişkisinin olup olmadığıdır. Örneğin bu makaleyi okursanız cevabın doğrudan evet olduğunu düşünebilirsiniz. Mevcut kanıtların eleştirel bir incelemesi, pornografi tüketimi ile suçluluk arasındaki nedensel bir ilişki olduğu iddiasının doğru olmadığını göstermektedir. Bazı çalışmalar pornografi ve olumsuz sonuçlar arasında bir ilişki olduğunu öne sürse de bu karmaşık konunun kapsamlı bir şekilde anlaşılması için bireysel farklılıklar, karıştırıcı değişkenler ve mevcut araştırma metodolojilerinin sınırlamaları gibi faktörleri dikkate almak önemlidir.
Önce suçlulardan ve cinsel saldırganlıktan başlayalım.
Örneğin aşağıda hazırladığım tablo Loutzenhiser, Arrighi, ve Rosenfeld (2024) meta-analizinden alıntıdır, bu meta-analiz suç ve pornografi arasındaki ilişkiyi incelemektedir. Bu tablo bize ne söylüyor? Belirli gruplar (örneğin, ergenler ve suç işlediğini kendi beyan eden bireyler) için küçük etkiler gözlemlenmiş olmakla birlikte, bu etkiler nedensellik iddiasında bulunulamayacak kadar sınırlıdır. Genel etki istatistiksel olarak anlamlı değildir. Grafikte beyaz çizgiler güven aralıklarını göstermektedir ve çoğunun negatif ve pozitif değerleri kapsadığı görülmektedir; bu durum, etkilerin istatistiksel olarak anlamlı olmadığını göstermektedir. Güven aralıklarının sıfıra yaklaşması, etkinin zayıflığını desteklemektedir. Toplam etki büyüklüğü g = 0,18 %95CI [−0.09,0.46][-0.09, 0.46] şeklinde hesaplanmıştır. Dolayısıyla, bu etki istatistiksel olarak anlamlı değildir. Ayrıca, cinsel suç işlemiş bireylerin pornografi tüketimi açısından genel popülasyondan anlamlı bir farklılık göstermediği tespit edilmiştir.

Ferguson ve Hartley’in (2022) çalışması, pornografi tüketiminin cinsel saldırganlık ile ilişkili olup olmadığını inceleyen bir meta-analizdir. 1970’lerden günümüze kadar yapılan deneysel, korelasyonel ve popülasyon düzeyindeki çalışmaları incelemiştir.
Ana bulgulara şunlardır:
Şiddet içermeyen pornolara bakıldığında pornografinin cinsel saldırganlıkla anlamlı bir ilişkisi olduğu bulunmamıştır; hatta boylamsal çalışmalar (longitudinal) da pornografi ve cinsel saldırganlık arasında güçlü bir bağlantı olduğunu göstermiyor.
Şiddet içeren pornografi için küçük bir korelasyon görülese de bu ilişkinin nedensellik mi yoksa seçim etkisi mi olduğu bilinmiyor (bir önceki bölümde bahsettiğim sorun: bireylerin kişilik özellikleri).
Popülasyon düzeyinde çalışmalar ise pornografinin daha yaygın olduğu toplumlarda cinsel saldırı oranlarının düştüğü gözlemlenmiştir.

Araştırmacılar tarafından yapılan bir meta-regresyon analizi, şiddet içermeyen pornografi etkileri bağlamında daha iyi tasarlanmış çalışmaların kötü tasarlanmış kıyasla daha küçük etki boyutları verdiğini ortaya koymuştur. Ayrıca, atıf yanlılığı sergileyen çalışmaların, atıf yanlılığı olmayanlara kıyasla önemli etkiler bildirme olasılığı daha yüksektir (atıf yanlılığı: r = 0.101; atıf yanlılığı yok: r = 0.010). Benzer şekilde, şiddet içeren pornografi ile ilgili olarak, atıf yanlılığı olan çalışmalar, atıf yanlılığı olmayan çalışmalara kıyasla bir etki bulmaya daha meyilli (atıf yanlılığı: r = 0.353; atıf yanlılığı yok: r = 0.096).
Bu meta-analizde bahsedilen popülasyon temelli çalışmalara bakalım.
Hindistan bağlamında, Math vd. (2014) bir çalışma gerçekleştirmiş ve nüfus artışı dikkate alındığında pornografinin mevcudiyeti ile cinsel suç oranları arasında bir ilişki olduğuna dair kanıt bulamamıştır. Benzer şekilde, Vinnakota vd. (2021) de ek değişkenler ayarlandıktan sonra Hindistan'da pornografi ile kadınlara karşı işlenen suçlar arasında anlamlı bir ilişki olmadığını bildirmiştir.
Diamond & Uchiyama (1999) pornografiye erişimin artmasının ardından Japonya'daki cinsel suçları incelemişlerdir. Diamond ve Uchiyama, 1972-1995 yılları arasında Japonya'da işlenen cinsel suçları incelemişlerdir çünkü “bu yıllar, Japonya'nın pornografiyle ilgili yasaları (ya da bu yasaların yorumlanması) cinsel açıdan tutucu bir ülkeden, cinsel sansür yasaları artık izin verici olarak sınıflandırılabilecek bir ülkeye dönüştüğü bir zaman dilimini kapsamaktadır.” Pornografinin ulaşılabilirliğinin artmasının ardından Japonya'da cinsel suçlar artmak yerine azalmıştır. Pornografi suçla nedensel olarak ilişkili olsaydı, cinsel suçlarda azalma değil, artış beklerdik

Benzer etkiler Çekya (Diamond vd., 2011) ve Danimarka’da (Kutchinsky, 1973) da gözlemlenmiştir. Pornografi daha erişilebilir bir içerik olduktan geldikten sonra cinsel saldırı suçlarında azalma yaşanmıştır.
Kingston ve Malamuth (2011) ulusal (yani ulusal seviyedeki verilerin) verilerin bireysel düzeydeki çıkarımlar için kullanılmaması gerektiğini söyler çünkü ulusal düzeyde pornografi ve suçluluk arasında bir ilişki olmasa da bireysel düzeyde bu etki gerçek olabilir. Bu eleştiriye katılıyorum ama bir sorun var. Birey düzeyinde yapılan çalışmalar da bireysel farklılıkları çoğunlukla görmezden gelir. Seto, Maric, ve Barbaree (2001):
Cinsel suç işlemeye zaten yatkın olan bireylerin pornografiye maruz kalmanın etkisini gösterme olasılığı yüksektir ve en güçlü etkileri gösterme olasılığı en yüksektir. Bunlara yatkın olmayan erkeklerin bir etki göstermesi pek olası değildir. Eğer gerçekten bir etki varsa, bunun geçici olması muhtemeldir çünkü bu erkekler normalde şiddet içeren pornografi izlemezler.
Bu, Kingston vd. (2009) tarafından yapılan diğer yorumlarla aynı doğrultudadır: “Pornografi tüketimi, çeşitli mekanizmalar aracılığıyla, özellikle cinsel suç işlemeye yatkınlığı olan bireyler arasında gelecekteki cinsel saldırganlık olasılığını kolaylaştırabilir” (Mellor ve Duff 2019).
Mellor ve Duff (2019) tarafından yapılan sistemik incelemede, pornografiye maruz kalma ve cinsel suç üzerine yapılan araştırmalarla ilgili çeşitli sorunlara dikkat çekilmektedir. Bunlar arasında önemli psikolojik sorunları olan popülasyonlardan önyargılı örneklem seçme, kohortlar arasında eşit olmayan örneklem büyüklükleri, örneklemede seçim önyargısı, temsili kontrol gruplarının eksikliği, karıştırıcıların ayarlanmasında tutarsızlık ve yıpranma önyargısı yer almaktadır. Maruz kalma ve suç işleme arasındaki ilişki de karmaşıktır. Bazı çalışmalar, cinsel suç işlemiş kişilerin suç işlemeden önce kontrol grubuna göre pornografiye daha az maruz kaldığını, diğer çalışmaların ise tam tersi sonuçlar bulduğunu veya suçlular ile kontrol grupları arasında hiçbir fark olmadığını ortaya koymuştur. Bununla birlikte, araştırmacılar “pornografiye erken maruz kalmanın cinsel suç için bir risk faktörü olmadığını” gösteren bir fikir birliğine dikkat çekmektedir. Pornografiye maruz kalma ve sonrasında suç işleme incelendiğinde tutarlı bulgulara rastlanmamıştır. Özetle:
Pornografinin suç üzerindeki etkisi karmaşıktır ve doğrudan olumsuz bir etkisi olduğu kesin değildir.
Bulgular, kullanılan örneklemlerdeki çeşitlilik ve pornografinin kesin bir tanımının yapılamaması nedeniyle çelişkilidir.
Saldırganlıkla devam edelim:
Yukarıdaki sonuçlar, Mestre-Bach, Villena-Moya, ve Chiclana-Actis (2024) tarafından yapılan pornografi ve şiddet meta-analizyle örtüşmektedir. Pornografi ve şiddet arasında bir ilişki vardır ama nedenselliği bilinmemektedir. Peki, başka değişkenler buna neden olabilir mi? Evet.
Malamuth, Addison, ve Koss (2000) pornografi ile saldırganlık arasındaki ilişkiyi eleştirel bir bakış açısıyla analiz etmişlerdir. İki değişken arasında bir bağlantı olduğunu kabul etmekle birlikte, bu ilişkinin bireylerin kişilik özellikleri ve zekâ gibi değişkenler tarafından etkilendiğini vurgulamışlardır. Bulgularına göre, pornografiye maruz kaldığında cinsel saldırganlık sergileme olasılığı daha yüksek olan “yüksek riskli” erkekler, pornografi kullanımı ile saldırganlık arasındaki ilişkiyi diğer erkeklere kıyasla daha güçlü bir şekilde göstermektedir. Suçluların incelendiği çalışmalarda ise suç işleyen bireylerin, pornografinin saldırganlık üzerindeki etkilerine karşı suç işlememiş bireylere kıyasla daha duyarlı oldukları gözlemlenmiştir. Burada önemli bir nokta, suçluların zaten şiddete eğilimli bir grup olmalarıdır. Bu nedenle pornografi, bu suçluların saldırganlığını artırmaktadır. Araştırmanın devamında, düşük risk grubundaki bireylerin pornografinin cinsel saldırganlıkları üzerinde önemli bir etkisi olmadığını keşfetmiştir. Öte yandan, yüksek risk grubundaki bireyler pornografi tüketimiyle ilişkili olarak daha yüksek düzeyde cinsel saldırganlık göstermiştir. Bu bulgu, pornografinin etkisinin, bireyin yüksek riskli davranışlarda bulunmaya yatkınlığıyla belirlenen risk düzeyine bağlı olarak değiştiğini göstermektedir.

Malamuth (2018), mevcut literatürü kapsamlı bir şekilde inceleyerek pornografi maruziyetinin saldırganlık üzerindeki etkisini değerlendirmiş ve saldırganlık eğilimleri zaten mevcut olan bireyler arasında iki faktör arasında bir ilişki olduğunu belirlemiştir. Bu bulgu, pornografinin doğrudan saldırganlığa yol açtığına dair bir nedensel ilişkiden ziyade, pornografi tüketimi ile saldırganlık arasındaki ilişkinin büyük ölçüde bireylerin önceden var olan saldırganlık eğilimlerine dayandığını desteklemektedir.
Malamuth'un (2018) incelemesi, bireysel farklılıkların ve saldırganlık eğilimlerinin önemini vurgulayarak, pornografi ve saldırganlık arasındaki ilişkinin karmaşıklığını ortaya koymaktadır. Bu durum, pornografinin saldırgan davranışı ne ölçüde etkileyebileceğinin, önceden var olan saldırganlık eğilimlerinin ve bireysel özelliklerin gibi faktörlere bağlı olarak belirlendiğini öne sürmektedir.
Shor ve Seida (2020) tarafından yapılan güncel literatür taraması da şöyle söylüyor:
"Ayrıca, daha sonraki araştırmalar, şiddet içeren pornografiye maruz kalmanın etkilerinin yalnızca halihazırda cinsel saldırganlığa eğilimli olan bireyler ve bazı ortak psikolojik özellikleri paylaşan kişiler için geçerli olduğunu ortaya koymuştur (Hald, Seaman ve Linz, 2014; Kingston, Malamuth, Fedoroff ve Marshall, 2009; Malamuth, Hald ve Koss, 2012; Seto, Maric ve Barbaree, 2001)."
(Sayfa 46)
Pornografi kullanımı ile saldırganlık arasındaki ilişki, başta antisosyal veya saldırgan eğilimler gibi bireysel özellikler olmak üzere, aracılık eden değişkenler tarafından daha da karmaşık hale gelmektedir (bkz. Kingston ve diğerleri, 2009; Malamuth & Hald, 2017). Erkek pornografi kullanıcıları üzerine yapılan psikolojik çalışmalar, düşmanca erkeklik (hostile masculinity), narsisizm ve düşük uyumluluk gibi özelliklerin gerçek hayatta cinsel saldırganlık riskini artırdığını bildirmiştir (Hald & Malamuth, 2015; Hald, Malamuth & Lange, 2013; Malamuth, 2018). Bu etkileşimi öne süren ilk araştırmacılardan biri olan Malamuth (1981), saldırgan pornografiye maruz kalmanın, halihazırda cinsel saldırganlığa eğilimli olan erkekler için cinsel saldırganlığı daha fazla tetiklediğini bulmuştur.
(Sayfa 48)
Kohut, Landripet ve Stulhofer’in (2021) yaptığı boylamsal bir çalışmada, pornografi kullanımı ile cinsel saldırganlık arasındaki ilişki incelenmiştir. Çalışma, Hırvatistan'dan iki bağımsız örneklem grubunu içermekte olup birinci örneklemde 936, ikinci örneklemde ise 743 katılımcı yer almıştır. Cinsel saldırganlığın yanı sıra, düşmanca erkeklik (hostile masculinity), yüzeysel cinsellik (cinsel partner sayısı ve ilk cinsel ilişki yaşı gibi değişkenler dahil), pornografi kullanımı, mastürbasyon, ergenlik, heyecan arayışı, dürtüsellik ve sosyal beğeni gibi çeşitli faktörler de değerlendirilmiştir.
Birinci örneklemde, ölçüm yapılan tüm zaman dilimlerinde pornografi kullanımı ile cinsel saldırganlık arasında zayıf bir ilişki bulunmuştur ve bu ilişki istatistiksel olarak anlamlı değildir. İkinci örneklemde de benzer etki büyüklükleri vardır; pornografi kullanımı ile cinsel saldırganlık arasındaki ilişki zayıf ve istatistiksel olarak anlamlı değildir. Fakat, ilerleyen dönemde yapılan analizlerde pornografi kullanımının saldırganlığı zayıf bir şekilde öngördüğü tespit edilmiştir.

Önceki araştırmalardan farklı olarak, Kohut, Landripet ve Stulhofer’in (2021) çalışması, ek değişkenler kontrol edildiğinde farklı sonuçlar ortaya koymuştur. Özellikle, birinci örneklemde ek kontroller yapıldıktan sonra ne düşmanca erkeklik ne de pornografi kullanımı cinsel saldırganlığın anlamlı bir belirleyicisi olarak bulunmuştur ama ikinci örneklemde geçmişteki cinsel saldırganlık ve heyecan arayışı değişkenleri, cinsel saldırganlık ile anlamlı şekilde ilişkilendirilmiştir.
Son olarak, zaman gecikmeli olmayan (non-lagged) analizlerde, düşmanca erkekliğin hem birinci (OR=1.33, p=0.038) hem de ikinci örneklemde (OR=1.44, p=0.00) cinsel saldırganlığın anlamlı bir belirleyicisi olduğu gösterilmiştir. Bu bulgular, düşmanca erkeklik ile cinsel saldırganlık arasında güçlü bir ilişki olduğunu ve diğer değişkenleri dikkate alan kapsamlı analizlerin, bu karmaşık ilişkinin daha iyi anlaşılması açısından önemli olduğunu ortaya koymaktadır.

Bu değişkenlerden bir diğeri IQ’dur. Bogaert, Woodard, ve Hafer (1999) tarafından yapılan çalışmada, pornografik filmlere maruz kaldıktan sonra düşük IQ'lu erkeklerin, yüksek IQ'lu erkeklere kıyasla bir kadın üzerinde cinsel baskı uygulama olasılığının daha yüksek olduğu bulunmuştur. Başka bir deyişle, düşük IQ'lu erkekler dış etkilere karşı daha duyarlıdır (zayıftır).
Çalışma şöyle gerçekleşmiş:
Çalışma 1: 185 erkek üniversite öğrencisinin IQ seviyeleri ölçülmüş, ardından dört farklı filmden (cinsel şiddet içeren, erotik, kadınların cinsel olarak doyumsuz olduğu bir anlatı içeren ve nötr içerikli) birini izlemişlerdir. Daha sonra, çekici bir kadın denekle (konfedere) etkileşim kurmuşlar ve bu etkileşim sırasında cinsel açıdan davranışları ölçülmüştür.
Çalışma 2: İlk çalışmanın bir tekrarı yapılmış ama bazı yöntem değişiklikleri ile (örneğin, farklı bir deney ortamı, farklı IQ testleri) tekrarlanarak bulguların sağlamlığı test edilmiştir.
Her çalışmada da düşük IQ'ya sahip erkekler, cinsel şiddet içeren pornografi izlediklerinde, deneyde görev alan kadın konfederelere (araştırmacılar tarafından görevlendirilmiş, deneyin bir parçası olan kadınlar) daha fazla cinsel imada bulunmuşlardır. Yüksek IQ'ya sahip erkekler, film türü ne olursa olsun, davranışlarında önemli bir değişiklik göstermemiştir. Özellikle düşük IQ'ya sahip erkeklerin cinsel şiddet içeren film izledikten sonra kadınlara fiziksel olarak daha yakın durdukları görülmüştür.
Özellikle şiddet içermeyen pornografiden ziyade şiddet içeren pornografinin saldırganlığı artırdığını kabul edersek, şiddet içeren pornografiyi kimin izlediği konusunda da seçilim etkileri olabilir.
Baer, Kohut, ve Fisher (2015) tarafından yapılan çalışma düşmanca erkeklik ve cinsel serbestlik (promiscuity - çevirmekte en çok zorlandığım şey) gibi kişilik özellikleri ile şiddet içeren pornografi tüketimi arasındaki ilişkiyi, 183 erkekten oluşan bir örneklem üzerinde incelemiştir. Bulgular, düşmanca erkeklik ve cinsel serbestlik düzeyi yüksek olan bireylerin şiddet içeren pornografi tüketme olasılığının daha yüksek olduğunu göstermiştir. Bu kişilik özelliklerine sahip olmayan bireylerin şiddet içeren pornografi tüketme olasılığı daha düşük bulunmuştur.

Bogaert (2001) tarafından yapılan çalışmada düşük IQ ile şiddet içeren pornografiyi tercih etme pozitif bir korelasyon bulunmuştur. Bu ilişki önemlidir çünkü düşük IQ ile suç işleme arasında doğrudan bağlantı olduğu bilinmektedir.
Pornografi ile saldırganlık arasındaki ilişki, bireylerin halihazırda sahip oldukları kişilik özelliklerine bağlı gibi görünmektedir. Örneğin, bireylerin önceden sahip olduğu saldırganlığı kontrol eden çalışmaların eksikliği, bu ilişkinin doğrudan nedensel olup olmadığı konusunda şüphe uyandırmaktadır. Dahası, deneysel çalışmaların gerçek hayattaki etkileri tam olarak yansıtamayabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Araştırmalar, pornografiye maruz kalmadan önce veya sonra provokasyona uğrayan erkeklerde saldırganlığın daha belirgin olduğunu; lâkin provokasyona maruz kalmayan bireylerde benzer etkilerin gözlemlenmediğini göstermektedir. Bu bulgular, pornografi ile saldırganlık arasında bir ilişki olabileceğini ve bu ilişkinin “porno izlemek → şiddet” şeklinde nedensel olamayacağını göstermektedir.
2. Porno Sektörü ve Pornolarda (Olmayan) Şiddet
Çağdaş pornografi karşıtı eleştirmenler arasında pornografinin kadınlara yönelik şiddetin bir tasviri olduğu savunulmaktadır. Dworkin ve MacKinnon (1988), Pornography and Civil Rights: A New Day for Womens' Equality adlı kitaplarında “Pornografi, kadınlara farklı şekillerde zarar veren, cinsiyete dayalı sistematik bir sömürü ve tabi kılma uygulamasıdır...” demektedir. Washington Post'taki yazısında Long (2016), “...ana akım pornografi, kadınlara yönelik toplumsal olarak onaylanmış doğrudan şiddet eylemlerinden oluşmaktadır. Başka bağlamlarda cinsel şiddet ve vahşet olarak görülebilecek şeyler pornografide olağan karşılanıyor...”
Peki bunun kanıtı var mıdır? Bridges vd. (2010) tarafından yapılan çalışma en çok atıf alan çalışmadır. Bridges vd. (2010) AVN medya tarafından sağlanan en çok satan ve en çok kiralanan 275 pornografik videoyu incelemiştir. 50 film rastgele seçilerek 304 pornografi sahnesinden oluşan bir örneklem elde edilmiştir. Araştırmacılar buradan hareketle agresif seks eylemi türlerinin sıklığını ölçmüşlerdir. Yazarlar bu pornolardaki agresif eylemleri şöyle kategorize etmiş: Saldırganlık (hakaret, tehdit ve zorlayıcı dil kullanma) ve fiziksel saldırganlık (itme/ kakma, ısırma, çimdikleme, saç çekme, şaplak atma, açık el tokat atma, ağzını tıkama, boğma, silahla tehdit etme, tekmeleme, yumruklama, bağlama, silah kullanma, işkence, diğer). Kategorize edilenler arasında, aşağıdaki tabloda görüldüğü gibi, işkence, silahla tehdit etme veya yumruklama (n = 0) hiç gözlemlenmemiş (kategoriye koyulduğu halde).

Ama burada bir sorun var. Weitzer'in (2011) Bridges vd.’ne cevaben belirttiği gibi, pornolardaki saldırgan davranışları kodlamak daha çok neyin uygun cinsel davranış olup olmadığına ilişkin değer yargılarına dayanmaktadır. Seks yaparken şaplak atmak ya da saç çekmek gibi eylemlerin uygun olmadığını kim söylüyor? Peki bu kişileri - araştırmacıları- seksin nasıl tasvir edilmesi gerektiği konusunda otorite yapan şey nedir? Bu sorunun cevabı yok, bunun yerine sadece Bridges vd. (2010) tarafından sunulan bulguları insanlar istedikleri gibi yorumluyorlar.
Biz diğer çalışmalardan biliyoruz ki gençler arasında cinsel ilişki sırasında choking/boğazını tutma hareketi çok yaygın. Örneğin Sharman, Fitzgerald, ve Douglas (2024) Avustralyalı gençlerin önemli bir kısmı (18-32 yaş arası 4702 Avustralyanın en az %51’i) partnerinin en az bir kere boğazını sıkmış. Kadınlar da erkeklerin boğazını sıkıyor. Erkekler ve kadınlar bu eylemden dolayı heyecan duyduğunu veya partnerini tatmin etmek için yaptığını bildiriyor (Herbenick vd. 2022b; 2022a)

Benzer bir eleştiriyi Miller ve McBain (2022) yapmıştır:
“Buna karşılık, McKee vd. (2008) şiddeti tanımlamak için kullandıkları rıza odaklı yaklaşımın, ortalama bir insanın şiddet içeren pornografiden ne anladığına daha iyi karşılık geldiğini savunmaktadır: Şaplağı ele alalım. Bazı insanlar cinsel heyecanlarını şaplak yemekten alırlar. Bir kadının bir erkeği dizine yatırıp tokatladığı bir video izlerseniz, bu şiddet midir? Adam kadından bunu yapmasını istiyor ve belli ki adam bundan zevk alıyor, kadın da belli ki bundan zevk alıyor ama yine de kadın adamın kalçasına şaplak atıyor. Peki bu şiddet mi? Daha önceki pek çok akademik çalışma, ilgili tüm kişiler eğleniyor olsa da ve bu davranışı özellikle talep etmiş olsalar da şaplak atmayı şiddet olarak saymaları gerektiğine karar verdi. Bu mantıklı değil. İnsanlar şiddet içeren pornografiden endişe duyduklarını söylediklerinde, rızaya dayalı şaplak atmayı kastettiklerini düşünmüyoruz. Tecavüzü kastediyorlar. İnsanların dövülmesini, korkutulmasını, seks yapmaya zorlanmasını kastediyorlar. (s. 52) McKee (2015) ayrıca, neyin şiddet teşkil ettiğini belirlerken rıza meselesini göz ardı etmenin, rızaya dayalı sadomazoşizmle uğraşanları damgalama ve patolojikleştirme riski taşıdığını savunmaktadır.”
Pornografi kadına yönelik (gerçek) şiddeti tasvir eder mi? Hem evet hem hayır. Bu, araştırmacıların “şiddeti” nasıl tanımlamayı seçtiğine bağlıdır; lâkin, örnek vermek gerekirse ağzını tıkamak ve saç çekmek gibi basit cinsel eylemlerin neden seks sırasında şiddet olarak kabul edileceğine şüpheyle yaklaşılmalıdır - özellikle de tüm taraflar rıza gösteriyorsa. Cinsel davranışları şiddet olarak nitelendirmeyi seçen eleştirmenler, pornografinin kadınlara yönelik şiddeti tasvir ettiğini söylerken haklıdırlar; pornografideki kavramsal şiddet tanımlarının halk dilindeki şiddet tanımlarıyla örtüşmediğini savunan karşı eleştirmenler de haklıdır. Varsayalım ki eleştirmenler haklı olsun, yani pornolardaki şiddet gerçek hayattaki şiddetin bir tasviri olsun. Bu tür bir “şiddet” tüketiciler arasında popüler midir ve hangi tüketiciler bu içerikleri tercih etmektedir?
Shor ve Seida (2019) pornografi sitesi Pornhub'daki 269 videoyu incelemiş ve videoların izlenme ve beğenilme sayısını, saldırgan eylemleri, rıza dışı eylemleri ve bu eylemlerin uzunluğunu ölçmüştür. Agresif eylemlerin sınıflandırılmasında Bridges vd. (2010)’in yaptığı sınıflandırma (fiziksel ve sözlü saldırganlık) kullanılmış ve zorla penetrasyon da dahil edilmiştir

Çalışma, genel kanının aksine, pornografik videolarda agresif içeriğin giderek artmadığını, hatta videolardaki agresif sahnelerinin süresinin zamanla azaldığını tespit etmiştir. Ayrıca, çalışmalarının bulguları kadınlara yönelik saldırganlığı tasvir eden videoların daha az izlendiğini, daha az beğenildiğini ve izleyiciler tarafından favori videolar olarak sıralanma olasılığının daha düşük olduğunu göstermektedir. Bu kanıt, pornografide “kadına yönelik şiddet” temasının tüketiciler arasında popüler olmadığını ve zaman içinde azalan bir eğilim sergilediğini göstermektedir. Mamafih, bu videoları ilk etapta tüketen bireylerin demografik özelliklerine ilişkin önemli bir soru hala varlığını sürdürmektedir.
Eskiden Google'da veri bilimci olan Stephens-Davidowitz (2017), kadınların “acı verici anal ağlama”, “toplumsal ayıplanma”, “aşırı vahşi gangbang”, “zorla” ve “tecavüz” gibi terimlerle etiketlenmiş videoları arama konusunda orantısız bir eğilim sergilediğini gösteren bir araştırma yapmıştır.

Shor (2022) tarafından 60 kadın ve 61 erkekle yapılan görüşmeleri içeren ayrı bir çalışmada, her iki cinsiyetin çoğunluğunun pornolarda agresif içerikten zevk almadığı görülmüştür. Bununla birlikte, kadınların, kadınlara karşı tasvir edilen rızaya dayalı saldırganlığa tepki olarak uyarılma yaşadıklarını bildirme olasılığı erkeklerden daha yüksektir. Buna ek olarak, kadınlar aktif olarak saldırgan pornografi aramaya daha fazla eğilim gösterdiklerini bildirmiş ve ana akım pornografide daha fazla saldırganlık arzu ettiklerini dile getirmiştir. Bu bulgular, pornografi karşıtı feministlerin iddialarına meydan okumaktadır çünkü sadece kadınlara yönelik saldırganlığı tasvir eden pornografi videolarının azaldığını ve pornografi tüketicileri arasında olumsuz karşılandığını değil, aynı zamanda kadınların kendilerinin de şiddet içeren pornografiye orantısız bir eğilim gösterdiğini ortaya koymaktadır.
Pornografinin kadınlara yönelik şiddeti tasvir edip etmediği konusundaki tartışma karmaşık ve çok yönlüdür. Pornografi karşıtı eleştirmenler, bu tür içeriklerin kadınların sömürülmesini ve toplumsal olarak aşağı konumda tutulmasını pekiştirdiğini öne sürer ve bu iddialarını Bridges vd (2010) tarafından yapılan çalışmaya dayandırır. Bu araştırma daha yakından incelendiğinde, şiddetin kavramsal tanımları ile toplumun gündelik şiddet anlayışı arasında bir uyumsuzluk olduğu görülmektedir. Özellikle, bazı eleştirmenlerin tokat atma veya saç çekme gibi rızaya dayalı cinsel eylemleri şiddet olarak değerlendirmesi, "şiddet" kavramının cinsel bağlamda nasıl tanımlanması gerektiğine dair tartışmaları gündeme getirmektedir.
Shor ve Seida’nın (2019) popüler pornografi siteleri üzerine yaptığı araştırma, kadınlara yönelik agresif içeriklerin zamanla azaldığını ve izleyiciler tarafından daha az izlendiğini, beğenilmediğini ve tercih edilmediğini göstermektedir. Bu durum, kadınlara yönelik şiddet temalı içeriklerin genel tüketici kitlesi arasında popüler olmadığına ve zaman içinde azalma eğilimi gösterdiğine işaret etmektedir. Fakat, agresif içerikleri tüketen bireylerin demografik özelliklerini de göz önünde bulundurmak önemlidir. Stephens-Davidowitz (2017) ve Shor’un (2022) araştırmaları, bazı kadınların bu tür içeriklere orantısız bir şekilde ilgi duyduğunu ve uyarıldığını ortaya koyarak, tüm kadınların bu tasvirlerin mağduru olduğu varsayımını sorgulamaktadır.
Sonuç olarak, pornografi ve kadınlara yönelik şiddet tartışması çok boyutlu bir mesele olup şiddetin tanımı, izleyicilerin tercihi ve bireysel rıza ile özneleşme gibi konuları içermektedir. Kimileri daha sıkı düzenlemeler ve sektörün tamamen kınanması gerektiğini savunurken, bu konuyu ele alırken toplum içindeki farklı bakış açılarını ve deneyimleri dikkate alan eleştirel bir yaklaşım benimsemek gereklidir.
2.1. Porno Oyuncularının Mental Sağlığı
Porno endüstrisinde çalışan bireylerin ruh sağlığı da araştırmaların konusu olmuştur; lâkin, OnlyFans hakkındaki verilerin sınırlılığına benzer şekilde bu alanda da kapsamlı araştırmaların eksik olduğu görülmektedir. Pornografinin psikolojik iyi oluş ile negatif bir ilişki içinde olduğunu öne süren birçok anlatı bulunsa da bu görüşler genellikle Fight The New Drug gibi pornografi karşıtı önyargılı kaynaklardan gelmektedir. Anekdot niteliğindeki bu tür anlatılar tek başına bilimsel veri olarak kabul edilemez; bu nedenle, araştırmaların sunduğu alternatif bakış açılarını dikkate almak önemlidir. Eski bir porno oyuncusu olan Jennie Ketcham (2012), The New York Times’a verdiği röportajda, “Pornografinin oyuncular üzerinde yarattığı duygusal zarar, elde edilebilecek her türlü maddi kazançtan veya fiziksel hazdan çok daha ağır basıyor” şeklinde bir ifade kullanmıştır. Eğer eleştirmenlerin iddia ettiği gibi pornografi endüstrisinde şiddet ve duygusal tahribat yaygınsa, bu durumun pornografi sektöründe çalışanların ruh sağlığına da yansıması beklenmelidir.
Griffith vd. (2012) porno sektöründe çalışan 105 erkek oyuncuyu içeren bir çalışma yürütmüş ve bu gruba, oyuncu olmayan bireylerden oluşan eşleşmiş bir kontrol grubu ekleyerek ruh sağlığı durumlarını karşılaştırmıştır. Araştırma bulguları, iki grup arasında psikolojik iyi oluş açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmadığını ortaya koymuştur. Fakat, bazı spesifik alanlarda farklılıklar gözlemlenmiştir; örneğin, pornografi oyuncuları daha yüksek düzeyde cinsel tatmin bildirmiş ve kendi vücutları konusunda daha olumlu bir algıya sahip olmuştur. İlginç bir şekilde, fiziksel güvenlik açısından da gruplar arasında bir ayrım olduğu tespit edilmiştir. Bu sonuçlar, pornografi endüstrisinin oyuncuların iyi oluşunu doğrudan olumsuz etkilediği fikrine meydan okumaktadır; zira böyle bir zarar yaygın olsaydı, oyuncuların daha düşük iyi oluş seviyelerine sahip olması beklenirdi.

Griffith vd. (2013) tarafından gerçekleştirilen bir başka çalışmada, 177 kadın pornografi oyuncusunun ruh sağlığı incelenmiş ve bu grup, eşleşmiş bir kontrol grubuyla karşılaştırılmıştır. Araştırma, psikolojik iyi oluşun çeşitli yönlerini değerlendirmeyi amaçlamıştır. Sonuçlar, genel olarak pornografi oyuncuları ile kontrol grubu arasında iyi oluş açısından anlamlı bir fark bulunmadığını göstermiştir. Bazı spesifik alanlarda dikkat çekici farklılıklar vardır: Porno oyuncuları, kontrol grubuna kıyasla daha yüksek düzeyde cinsel tatmin, olumlu duygular, algılanan sosyal destek ve maneviyat (spirituality) bildirmiştir. Bu bulgular, pornografi sektörüne katılımın psikolojik iyi oluşu doğal olarak olumsuz etkilediği yönündeki yaygın varsayıma meydan okumakta ve belirli iyi oluş alanlarının bu bağlamda olumlu yönde etkilenebileceğini öne sürmektedir.

Grudzen vd. (2011) tarafından yapılan bir çalışmada, yetişkin film endüstrisinde çalışan 134 oyuncunun ruh sağlığı ve psikolojik iyi oluşu, benzer yaş grubundan fakat sektörde yer almayan 1.773 kişilik bir kontrol grubu ile karşılaştırılmıştır. Araştırma, önemli bir farklılık ortaya koymuş ve pornografi oyuncularının, oyuncu olmayanlara kıyasla daha düşük psikolojik iyi oluş seviyelerine sahip olduğunu göstermiştir. Bu sonuçlar, yetişkin film sektöründe çalışmanın psikolojik iyi oluşla negatif ilişkili olabileceğini ve oyuncuların ruh sağlığı üzerinde potansiyel bir negatif etki yaratabileceğini öne sürmektedir.

Bununla birlikte, yetişkin film sektöründe çalışanlar ile çalışmayanlar arasındaki gözlemlenen mental sağlık farklarının, yalnızca mesleki statülerine bağlı olmayabileceğini belirtmek önemlidir. Çalışmada yapılan regresyon analizleri (yukarıdaki tablo), bu farklılıkların değerlendirilmesinde son 30 gündeki mental sağlık durumu ve mevcut depresyon seviyesi gibi değişkenlerin dikkate alındığını göstermektedir. Bu değişkenlerin analize dahil edilmesi, mental sağlık sonuçlarında tespit edilen farklılıkların yalnızca porno sektöründe çalışmaya bağlı olmadığını, bunun yerine farklı demografik faktörlerden de etkilenebileceğini ortaya koymaktadır. Bu durum, sektör çalışanlarının zihinsel sağlık durumunu değerlendirirken çok boyutlu bir yaklaşım benimsenmesi gerektiğini göstermektedir.
Pezzutto, (2024) tarafından gerçekleştirilen bu çalışmada, pornografi sektöründe çalışmış 531 bireylerin çeşitli sosyoekonomik durumlarını incelemiştir. Katılımcıların %69,3’ü hâlâ sektörde aktif olarak çalıştığını, %22’si artık çalışmadığını, %8,5’i ise doğrudan oyuncu olarak yer almamış olsa da sektörün içinde bulunduğunu bildirmiştir.
Bu makalede sunulan Figür 1-5 tarafımca görselleştirildim, grafikler Türkçe olarak incelenebilir. Genel bir değerlendirme yapıldığında, çalışmanın bulguları pornografi sektöründeki bireylerin demografik yapısı, mesleki deneyimleri ve ekonomik koşulları hakkında önemli veriler sunmaktadır. Başlayalım:

Bu çalışmada ABD'deki pornografi sektöründe çalışan bireylerin demografik profili, mesleki memnuniyeti, gelir dağılımı ve eğitim seviyeleri incelenmiştir. Verilere göre, sektörde en büyük yaş grubu 25-35 yaş arasındakilerden oluşmaktadır. Etnik dağılım ağırlıklı olarak beyaz bireylerden (72,2%) meydana gelirken, Hispanik, Afro-Amerikan ve Asyalı grupların oranı daha düşük seviyelerde kalmaktadır. Cinsiyet dağılımında ise kadınlar (%45,6) ve erkekler (%37,8) sektörün büyük kısmını oluştururken, na-binary, trans kadın ve trans erkek bireylerin oranları daha düşük seviyelerde seyretmektedir.
Mesleki memnuniyet açısından pornografi sektöründe çalışanların önemli bir kısmı (%44,3) çok mutlu olduğunu belirtirken, %38,1’lik bir kesim biraz mutlu olduğunu ifade etmiştir. Buna rağmen, az sayıda katılımcı mesleklerinden mutsuz olduğunu belirtmiştir. Gelir dağılımı oldukça çeşitlilik göstermekte olup, en büyük grup aylık 2000-4000 dolar arasında kazananlardan oluşmaktadır (%26,7). Eğitim seviyesi açısından ise çalışanların önemli bir bölümü üniversiteye başlamış ancak mezun olamamış (%28,2) veya lisans derecesine sahiptir (%32,6). Yüksek lisans ve doktora derecesine sahip olanların oranı ise %13,2 ile sınırlıdır. Bu veriler, pornografi sektöründeki bireylerin eğitimli bir kesimden geldiğini; lâkin ekonomik gelir dağılımının geniş bir spektrumda olduğunu göstermektedir.
Mevcut kanıtların eleştirel bir değerlendirmesi, pornografi sektöründe çalışan bireylerin psikolojik iyi oluşunu inceleyen üç çalışmadan ikisinin olumlu sonuçlar sunduğunu; lâkin bir çalışmanın farklı bulgular ortaya koyduğunu göstermektedir. Olumsuz sonuçlar bildiren Grudzen vd. (2011) çalışması bile, gözlemlenen iyi oluş (well-being) farklarının doğrudan pornografi sektöründe çalışmaktan kaynaklanmadığını, bunun yerine başka etkili faktörlerin de rol oynadığını vurgulamaktadır. Bu durum, sektörde çalışan bireylerin iyi oluşunu değerlendirirken tek bir değişkene odaklanmanın yetersiz olabileceğini ve bireysel, toplumsal ve ekonomik etmenlerin de dikkate alınması gerektiğini ortaya koymaktadır.
3. Porno Tüketiminin İlişkilere Etkisi
Porno tüketen bireyler gerçek cinsel ilişkilerden soğur mu? Partnerle yaşanacak cinsel ilişki için isteksizlik yaratır mı? Bu sorunun cevabı belirsiz.
Pfause ve Prause (2015), 288 erkek katılımcı üzerinde gerçekleştirdikleri çalışmada, pornografi tüketimi ile partnerle cinsel ilişki isteği arasındaki ilişkiyi incelemiştir. Çalışmanın bulguları, daha fazla pornografi tüketen bireylerin, partnerle cinsel birliktelik kurma isteğinin daha güçlü olduğunu ortaya koymuştur. Bu sonuç, artan pornografi tüketiminin partner odaklı cinsel ilişkiye ilgiyi artırdığı yönündeki görüşü desteklemektedir.

Bennett vd. (2019) tarafından gerçekleştirilen çalışmada, pornografi tüketimi, partnerle cinsel istek ve ilişki memnuniyeti arasındaki ilişki incelenmiştir. Çalışmanın bulgularına göre, pornografi tüketimi partnerle cinsel ilişki isteğini negatif etkilememektedir. Bunun aksine, bireylerin duygusal yatkınlık düzeyi ile partnerlerine yönelik cinsel istekleri arasında pozitif bir ilişki olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca, cinsel isteğin, ilişki memnuniyetinin önemli bir belirleyicisi olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Çalışma, aynı zamanda pornografi kullanımına bağlı suçluluk hissinin, partnerle cinsel isteği negatif yönde etkilediğini ortaya koymuştur. Bu bulgular, alternatif hipoteze meydan okuyarak, pornografi tüketiminin doğrudan daha düşük cinsel isteğe yol açmadığını ama pornografi kullanımıyla bağlantılı suçluluk duygusunun ilişkideki cinsel isteği azaltıcı bir etkiye sahip olabileceğini göstermektedir.
Komlenac & Hochleitner (2022) tarafından gerçekleştirilen çalışmada, pornografi kullanımı ile partnerle cinsel ilişki sıklığı arasındaki ilişki, 644 tıp öğrencisinden oluşan bir örneklem üzerinde incelenmiştir. Bulgular, hem kadın hem de erkek katılımcılar arasında pornografi kullanımı ile partnerle cinsel ilişki sıklığı arasında pozitif bir ilişki olduğunu göstermektedir.
Erkek katılımcılar için, pornografi kullanımı ile partnerle cinsel ilişki sıklığı arasındaki pozitif ilişki anlamlı bulunmuştur. Bu durum, pornografi kullanımı arttıkça erkeklerin partnerleriyle daha sık cinsel ilişkiye girdiğini göstermektedir. Kadın katılımcılar açısından da benzer bir ilişki gözlemlenmiş olup pornografi kullanımı ile partnerle cinsel ilişki sıklığı pozitif ilişkilidir. Bu bulgu, daha fazla pornografi kullanan kadınların partnerleriyle daha sık cinsel ilişkiye girdiklerini ortaya koymaktadır.

Wright, Bae ve Funk (2013) tarafından gerçekleştirilen çalışmada, pornografi tüketimi ile kadınların cinsel partner sayısı arasında pozitif bir ilişki olduğu tespit edilmiştir. Porno izlediğini bildiren kadınların, hem önceki yıl hem de son beş yıl içinde daha fazla cinsel partnere sahip olduğu, pornografi tüketmeyen kadınlara kıyasla daha fazla cinsel partnere sahip olduğu bulunmuştur. Bu bulgular, pornografi kullanımının kadınların cinsel deneyimlerinde daha fazla çeşitliliğe sahip olabileceğini göstermektedir. Wright (2013) tarafından yapılan çalışmasıyla benzer sonuçlar göstermektedir.

Grubbs vd. (2019) tarafından yapılan sistemik analizde bu konuyla ilgili şunlara dikkat çekiyor: İnternet pornografisi kullanımı (IPK) bireylerin cinsel tutumlarını, arzularını ve davranışlarını çeşitli şekillerde etkileyebilir. Bu etki farklı düzeylerde ve farklı yönlerde ortaya çıkmaktadır.
Pornografi tüketen bireyler, genel olarak cinselliğe daha açık ve serbest bir tutum sergilemektedir.
IPK ile daha fazla (causal) rastgele cinsel ilişkiye girme olasılığı arasında güçlü bir ilişki bulunmuştur.
Sık pornografi tüketimi, geleneksel cinsel normların (örneğin evlilik öncesi cinsel ilişkiye karşı olumsuz tutumların) gevşemesine neden olabilir.
Pornografi tüketen bireyler daha fazla cinsel partner bildirmektedir.
3.1. Porno İzlemek İnsanları Evlilik Fikrinden Uzaklaştırır Mı?
Bazı argümanlar pornografi tüketen kişilerin diğer insanlarla ilişki kurmaktan alıkoyduğu söyleniyor. Bunu incelemek zor ve elimizdeki çalışma sayısı az.
Perry (2020) 2012 yılındaki Yeni Aile Yapısı Çalışması (NFS) ve Amerikan İlişkileri Anketi (RAS) verilerini analiz ettiği çalışması, pornografi tüketimi ile evlenme isteği arasında pozitif bir ilişki olduğunu göstermektedir. Çalışma, daha yüksek düzeyde pornografi tüketen bireylerin evlenme isteğini daha güçlü bir şekilde ifade ettiğini ortaya koymuştur. Bu bulgular, pornografinin bireylerin evliliğe olan ilgisini azalttığı yönündeki yaygın görüşün geçerli olmayabileceğini ve evlilikle ilgili tutum ve arzuların başka faktörlerden de etkilendiğini düşündürmektedir.

Perry ve Longest'in (2019) bulguları, sık porno izlemenin erkekler için evlenme olasılığını azalttığını; lâkin kadınlar üzerinde benzer bir etki göstermediğini ortaya koymaktadır. İlginç bir şekilde, hem pornografi tüketiminden tamamen kaçınan bireylerin hem de yüksek sıklıkta pornografi izleyenlerin evlenme olasılığının düşük olduğu belirlenmiştir ama erkekler için orta derecede pornografi tüketenlerin evlenme olasılığı diğer iki gruptan yüksektir. Bu durum, orta seviyede pornografi tüketenler ile aşırı tüketenler ve hiç tüketmeyenler arasında belirgin farklılıklar olabileceğini göstermektedir

Herkesin evlenmek istemediği göz önünde bulundurulmalıdır. Bu nedenle, pornografi tüketen bireylerin evlilikten ziyade genel olarak romantik ilişkiler içinde olma olasılığının daha düşük olması mümkündür.
Herbenick vd. (2020) kadınlar arasında pornografi tüketimi ile geleneksel olmayan ilişki türlerinde bulunma arasında yüksek bir olasılık oranı (OR) tespit etmiştir. Bu, kadınların tek başına ya da standart bir romantik ilişki içinde olmaktan ziyade, farklı bir ilişki dinamiği içinde bulunma ihtimalinin daha yüksek olduğunu göstermektedir. Buna karşılık, geleneksel ilişki biçimlerine yönelik olasılık oranları düşük bulunmuştur. Bu bulgular, hedeflenen cinsel davranışlar açısından daha spesifik arzulara sahip olan kadınların, standart romantik ilişkilere alternatif ilişki türlerinde bulunabileceğini göstermektedir.

3.2. Pornografi Ve Romantik İlişkiler
Pornografinin, bireylerin cinsel ilişki kurmasını veya gerçek bir partner bulmasını engellemediği göz önünde bulundurulduğunda, pornografinin ilişkiler üzerinde doğrudan bir engel teşkil etmese bile, ilişki dinamikleri ve sonuçları üzerinde belirli etkiler yaratabileceği öne sürülebilir. Özellikle, pornografi karşıtı eleştirmenler, pornografi tüketimi ile çeşitli ilişki sonuçları arasında negatif bir ilişki olduğunu savunmaktadır.
Örneğin, Christian Broadcasting Network (Gibbons 2018), pornografinin aile içi şiddete yol açabileceğini, boşanma oranlarını artırabileceğini, güvensizlik hissini pekiştirdiğini, bireylerde değersizlik duygusu yarattığını ve partnerle cinsel tatmini azaltabileceğini ileri sürmektedir. Fight the New Drug adlı organizasyonun popüler sloganlarından biri olan "Porn kills love" (Pornografi aşkı öldürür), pornografinin ilişkiler üzerindeki olumsuz etkilerini vurgulayan en yaygın söylemlerden biridir. Bu tür tartışmalar, halkın pornografi algısını şekillendirmiş ve birçok insanın pornografinin kendi ilişkileri için bir tehdit oluşturduğuna inanmasına neden olmuştur.
Burada iki şeye dikkat etmek gerek. İlişki içinde olan kişilerin eşlerinden memnun olmamaları sonucu porno izlemeriyle, porno izlemeleri sonucu eşlerinden uzaklaşmaları iki farklı durumdur. İkincisini test edebilmek için insanları rastgele pornoya maruz bırakmak gerekir.
Balzarini vd. (2017) tarafından gerçekleştirilen çalışma Kenrick, Gutierres, ve Goldberg (1989) tarafından sunulan orijinal bulgulara zıt bir perspektif sunmaktadır. 830 katılımcının yer aldığı üç deneyin meta-analizini içeren, önceden kayıtlı (pre-registered, yani hipotezi ve yöntemi belli) ve geniş ölçekli bir replikasyon denemesi kapsamında yapılan bu çalışmada porno dergilerindeki görsellere maruz kalmanın, partnerin çekiciliği ve aşk düzeyi üzerindeki etkileri incelenmiştir. Soyut sanat eserlerine maruz kalan kontrol grubuyla karşılaştırıldığında, incelenen bu etkiler açısından anlamlı bir fark bulunmamıştır.
Ayrıca, Kenrick, Gutierres, ve Goldberg’in (1989)’in orijinal çalışmasını da içeren bu meta-analiz, önemli bir etki (partnerin çekicilik seviyesi ve partnere olan sevgi düzeyi) bulunmadığını desteklemektedir.

Balzarini vd. (2017) tarafından gerçekleştirilen meta-analiz, pornografiye maruz kalmanın bireylerin partnerlerini algılama biçimi üzerindeki etkisinin oldukça düşük olduğunu ortaya koymuştur. Analiz sonuçlarına göre, pornografi tüketiminin partnerin çekiciliği üzerindeki etkisi (d = 0,02; %95 GA: -0,21, 0,24) ve partnere duyulan aşk üzerindeki etkisi (d = 0,02; %95 GA: -0,22, 0,26) anlamlı değildir. Bu bulgular, daha önceki araştırmalardan gelen tutarsız sonuçlarla birlikte değerlendirildiğinde, pornografinin bireylerin partnerlerine duyduğu aşk veya patrnerlerini ne kadar çekici buldukları üzerinde anlamlı bir etkisi olduğu yönündeki görüşü desteklememektedir.
Elbette, pornografinin romantik ilişkilerin sonuçlarıyla olumsuz bir şekilde ilişkili olduğunu gösteren çalışmalar vardır. Shumway ve Daines (2012), Playboy dergisinin satışlarını temel alarak 1960'lar ve 1970'lerde pornografi tüketimi ile boşanma oranları arasında nedensel bir ilişki olduğunu öne sürmüştür. Çalışmalarında, boşanmaların %10 ila %25'inin pornografiden kaynaklanabileceğini iddia etmişlerdir ama bu açıklama, pornografi ile boşanma arasında doğrudan bir nedensel bağ bulunduğunu varsaymakta ve kesin kanıtlar sunmamaktadır.
Buna karşıt bir bulgu olarak, Wongsurawat (2006), 1990'ların başlarında Penthouse abonelikleri (porno dergisi) ile boşanma oranları arasında negatif bir ilişki olduğunu tespit etmiştir. Bu analiz için üyeliği instrumental variable olarak kullanmış ve aile birliği / cinsel saldırı suçlarını incelemiştir. Araç (instrumental) değişkenler kullanıldığında (ki nedensel olarak daha güçlüdür), tecavüz ve pornografi arasındaki korelasyon negatife dönerken, pornografinin boşanma oranı üzerindeki katsayısının istatistiksel anlamlılığı ortadan kalkmaktadır.

Benzer şekilde, Doran ve Price (2014) tarafından yapılan çalışma, pornografi tüketimi ile boşanma olasılığının artması ve evlilik dışı cinsel ilişkiler yaşama ihtimalinin yükselmesi arasında pozitif bir ilişki olduğunu göstermiştir. Bu bulgular, pornografi ile negatif ilişki sonuçları arasında bir bağlantı olabileceğini düşündürse de bölümün girişinde yazan sorunu ortadan kaldırmamaktadır.
Buradaki nedensel ilişkiye dikkat etmek gerek: Herhangi bir romantik ilişki içinde olan kişilerin eşlerinden/partnerlerinden memnun olmamaları sonucu porno izlemeriyle, porno izlemeleri sonucu eşlerinden/partnerlerinden uzaklaşmaları farklı şeylerdir. İkincisini test edebilmek için insanları rastgele pornoya maruz bırakmak gerekir.
Stewart ve Szymanski (2012) tarafından yapılan çalışma kadınların partnerlerinin bildirdiği ilişki kalitesi ile pornografi tüketimi arasında negatif bir korelasyon tespit etmiştir. Korelasyon katsayısı -0.16 (küçük ve anlamlı) olarak bulunmuş olup bu durum pornografi tüketiminin ilişki kalitesini az da olsa olumsuz yönde etkileyebileceğini göstermektedir.
Perry ve Schleifer (2018) tarafından 2210 çift üzerinde gerçekleştirilen çalışmada, ilk ölçüm noktasında pornografi izleyen bireylerin, ikinci ölçüm noktasında boşanma olasılıklarının daha yüksek olduğu gösterilmiştir (OR = 2,19, p = 0.05). Fakat, pornografi kullanımını bırakmanın genel olarak boşanma olasılığını düşürdüğüne dair bir bulgu göstermemiştir.
Bu çalışmanın önemli bulgularından biri, bu etkinin cinsiyet tarafından anlamlı şekilde moderasyona (moderation, yan ilişkinin gücünün değişmesidir) uğramasıdır. Çalışma sürecinde pornografi tüketimini bırakan kadınların, erkeklere kıyasla boşanma ihtimalinin önemli ölçüde daha düşük olduğu gözlemlenmiştir (b = -1,90, OR = 0,15, p = 0.05). Dahası, pornografi tüketimi ile boşanma arasındaki ilişki yaş ilerledikçe zayıflamaktadır. Bu bulgular, pornografi kullanımının boşanma üzerindeki etkisinin karmaşık, görece küçük etkilere sahip olduğunu ve cinsiyet ile yaş gibi değişkenlere bağlı olarak farklılık gösterebileceğini ortaya koymaktadır.

Perry (2019), birden fazla veri setini (GSS, PALS, NFSS, RIA) kapsayan kapsamlı bir analiz gerçekleştirerek, pornografi kullanımı ile evlilikte "çok mutlu" olma durumu arasındaki ilişkinin küçük ve negatif yönde olduğunu bulmuştur (r = -0.20, OR = 0,82, p = 0.001).
İlginç bir şekilde, çalışmada bu etkinin özellikle erkekler için daha belirgin olduğu görülmüştür. Etkileşim modeli analizine göre, erkekler için bu ilişkinin daha güçlü olduğu tespit edilmiştir (b = -0,26, OR = 0.77, p = 0.001). Bu bulgular, pornografi kullanımının evlilik mutluluğunu olumsuz yönde etkileyebileceğini ve bu etkinin cinsiyete bağlı olarak değişebileceğini göstermektedir.
Daneback, Træen, ve Månsson (2009), evli veya birlikte yaşayan 398 Norveçli çifti kapsayan bir çalışmada, pornografi kullanımıyla ilişkili çeşitli faktörleri incelemiştir. Araştırmada, pornografinin cinsel yaşamı iyileştirme amacıyla kullanımı, çevrimiçi pornografi tüketimi, cinsel konular hakkında iletişim, cinsel sorunların sıklığı ve bireylerin kendilerine yönelik olumsuz algıları gibi değişkenler değerlendirilmiştir.
Çalışmanın bulgularına göre, her iki partnerin de pornografi kullandığı çiftlerde, cinsel işlev bozukluğu seviyeleri daha düşük ve erotik iklim (veya erotik ortam diyelim) daha olumlu bulunmuştur. Buna karşın, sadece bir partnerin porno izlediği çiftler daha fazla cinsel işlev bozukluğu bildirmiştir. Pornografi tüketmeyen çiftler ise, cinsel işlev bozukluğu ve erotik iklim açısından diğer iki grup arasında bir konumda yer almıştır. Bu bulgular, karşılıklı pornografi kullanımının çiftlerin cinsel işlevselliği ve ilişki dinamikleri üzerindeki potansiyel etkilerini vurgulamaktadır.
Norveçliler çok geniş diyebilir miyiz? Deriz bence.

Grov vd. (2011), ABD'den 8376 heteroseksüel katılımcının yer aldığı "Siber Seks ve Romantizm" anketini kullanarak, pornografi tüketiminin ilişkiler üzerindeki etkilerini incelemiştir. Çalışma, pornografi kullanımının erkekler ve kadınlar üzerindeki etkilerinin farklılık gösterdiğini ortaya koymuştur. Erkekler, pornografi tüketiminin cinsel aktiviteyi artırdığını (V = 0.03) ve cinsel uyarılmayı güçlendirmek için kullanıldığını (V = 0.03) kadınlara kıyasla daha fazla bildirmiştir. Bu bulgular, çok değişkenli modeller kullanılarak analiz edildiğinde de istatistiksel olarak anlamlı kalmıştır.
Katılımcıların %22,9’u (erkek) ve %23,8’i (kadın), pornografinin kendilerini yeni deneyimlere daha açık hale getirdiğini belirtmiştir. Ayrıca, katıcımlar arasından erkekler (%15’i) ve kadınların (%17,1’i), pornografik içerikleri partnerleriyle birlikte izlediklerini ve bunun cinsel uyarılmayı artırmalarına yardımcı olduğunu ifade etmiştir. Bunun yanı sıra, her beş erkek ve kadından biri, pornografinin cinsel arzularını partnerleriyle daha rahat ifade etmelerine olanak sağladığını belirtmiştir.
Çalışma, bazı olumsuz etkileri de ortaya koymuştur. Kadın katılımcılar, partnerlerinden vücut eleştirisi aldıklarını, cinsel ilişki sıklığında azalma yaşadıklarını ve pornografide gördükleri sahneleri yeniden canlandırma konusunda baskı hissettiklerini bildirmiştir. Erkek katılımcılar arasında ise partnerlerinin vücutları hakkında eleştirel olmaları ve gerçek cinsel ilişki sırasında uyarılmalarının azalması gibi olumsuz etkiler rapor edilmiştir. Mamafih, katılımcıların büyük çoğunluğu (erkeklerin %74,8’i ve kadınların %67,3’ü), pornografinin ilişkileri üzerinde herhangi bir olumsuz etkisi olmadığını ifade etmiştir.
Özellikle çiftlerin pornografiyi birlikte tüketmesi durumunda çeşitli olumlu etkiler gözlemlenmiştir. Bunlar arasında cinsel aktivitelerde artış (OR = 8.37, V = 0.37), yeni cinsel deneyimlere yönelme (OR = 11,59, V = 0,45), cinsel arzular hakkında daha kolay iletişim kurma (OR = 10,95, V = 0,44), cinsel ilişki sıklığında azalma ihtimalinin düşmesi (OR = 0,27, V = 0,10), cinsel rutinde sıkılma olasılığının azalması (OR = 0,52, V = 0,06), partnerin vücuduna yönelik eleştirilerin azalması (OR = 0,70, V = 0,03) ve gerçek cinsellikte daha az uyarılma yaşama olasılığının düşmesi (OR = 0,45, V = 0,06) yer almaktadır. Tüm bu bulgular istatistiksel olarak anlamlı ve etki büyüklükleri değişkenlik göstermektedir.
Bu sonuçlar, pornografi kullanımının çiftlerin ilişkilerine yönelik etkilerinin kişisel ve bağlamsal faktörlere bağlı olarak değişebileceğini; lâkin özellikle ortak tüketimin bazı olumlu sonuçlar doğurabileceğini göstermektedir.
Maddox, Rhoades, ve Markman (2011) hiç pornografi izlemeyen çiftler ile birlikte pornografi izleyen çiftler arasında daha uzun ilişki süresi ve daha yüksek cinsel tatmin olduğunu bulmuştur. Önceki araştırmalarla tutarlı bir şekilde, pornografiyi yalnız izleyen bireyler aslında ilişkilerinde sıkıntılar yaşamaktadır.
Kohut vd. (2018) pornografi kullanımı, cinsel iletişim ve ilişkide yakınlık arasındaki ilişkileri incelemek amacıyla 200 heteroseksüel katılımcı ve partnerleriyle bir çalışma yürütmüştür. Bulgular, çiftlerin birlikte veya tek başına pornografi kullanımıyla ilgili ilginç örüntüler ortaya koymuştur.
Çalışmada, birlikte pornografi izlemenin cinsel iletişimde açıklıkla pozitif bir ilişkiye sahip olduğu bulunmuştur (β = 0.22, p = 0.006). Bu, birlikte pornografi izleyen çiftlerin, cinsel tercihleri ve arzularını tartışmada daha açık olduklarını göstermektedir. Öte yandan, partnerden bağımsız olarak bireysel pornografi kullanımı, cinsel iletişimi olumsuz etkilemiştir (z = -2.33, p = 0.020). Bu durum, partnerin dahil olmadığı bireysel pornografi kullanımının, ilişki içinde etkili cinsel iletişimi engelleyebileceğini düşündürmektedir.
İlginç bir şekilde, günde birden fazla kez bireysel pornografi tüketen bireylerin daha açık cinsel iletişime sahip olduğunu gözlemlenmiştir (z = 1.97, p = 0.049). Bu bulgu çelişkili görünebilse de daha sık bireysel pornografi kullanımının artan cinsel iletişim açıklığı ile ilişkili olduğunu göstermektedir.
Yakınlık açısından ise, birlikte pornografi izleyen çiftlerin, yalnız (yani sadece bir taraf) izleyen çiftlere kıyasla daha yüksek seviyede yakınlık hissettikleri bulunmuştur (β = 0.33, p = 0.002). Buna karşılık, bireysel pornografi kullanımı daha düşük yakınlık seviyeleriyle ilişkilendirilmiştir (β = -0.17, p = 0.027). Bu bulgular, çiftlerin birlikte pornografi tüketmesinin daha güçlü bir yakınlık hissiyle bağlantılı olduğunu, bireysel kullanımın ise daha düşük yakınlık seviyeleriyle ilişkili olabileceğini göstermektedir.
Kohut vd. (2021) pornografi kullanımının ilişki kalitesine etkileri incelenmiştir. Makale içinde birden fazla çalışma (study) var, üçünün de özetleri şöyle:
Birinci Çalışma (Kesitsel, 200 katılımcı):
Daha sık pornografi kullandığını bildiren çiftlerin, daha yüksek ilişki kalitesine sahip olduğu bulunmuştur (β = 0.17, p = 0.004).
Partnerlerin bireysel pornografi kullanım sıklığı incelendiğinde, başlangıçta daha düşük ilişki tatminiyle pozitif bir ilişki bulunmuştur (β = 0.10, p = 0.042). Fakat bu etki, cinsiyet kontrol edildiğinde istatistiksel olarak anlamlılığını yitirmiştir (β = 0.10, p = 0.061).
Bireysel pornografi kullanımı, daha düşük cinsel tatmin ile ilişkilendirilmiştir (β = 0.16, p = 0.043), buna karşılık birlikte porno izlemek daha yüksek cinsel tatmin ile bağlantılıdır (β = 0.14, p = 0.014).
Özellikle, bir partnerin çok az veya hiç pornografi kullanmadığı, diğer partnerin ise sık tükettiği durumlarda bireysel kullanımın olumsuz etkilerinin daha belirgin olduğu görülmüştür.
İkinci Çalışma (135 Amerikalı Yeni Evli Çift):
Katılımcıların pornografiye yönelik tutumları, eğer partnerleri pornografiyi sevmediğini belirtiyorsa, daha düşük cinsel tatminle ilişkilendirilmiştir.
Buna karşılık, partnerin pornografiyi keyif verici bulması durumunda, katılımcının pornografi hakkındaki görüşü ile cinsel tatmin arasında pozitif bir ilişki gözlemlenmiştir.
Bu çalışmada, ilişki tatmini ile partnerin pornografiye yönelik görüşleri arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır.
Dördüncü Çalışma (Boylamsal, 529 Katılımcı):
Birlikte pornografi kullanımı, hem ilişki tatmini (b = 0.13, p = 0.002) hem de cinsel tatmin (b = 0.34, p = 0.001) ile pozitif bir ilişkilidir.
Bireysel kullanım ise özellikle erkekler için daha düşük cinsel tatmin ile ilişkilidir.
Araştırmacılar bu bulguların pornografinin zararlı olduğu şeklinde yorumlanmaması gerektiğini belirtmiştir. Onlara göre, bireysel pornografi kullanımı ile düşük cinsel tatmin arasındaki olumsuz ilişkinin, partnerler arasındaki cinsel istek farklılıklarından kaynaklanabileceği düşünülmektedir.
Taylor Kohut vd., “But What’s Your Partner Up to? Associations Between Relationship Quality and Pornography Use Depend on Contextual Patterns of Use Within the Couple”, Frontiers in Psychology 12 (30 Temmuz 2021): 661347, https://doi.org/10.3389/fpsyg.2021.661347.
Kohut, Fisher, ve Campbell (2017) tarafından yürütülen araştırmada, 430 heteroseksüel katılımcı, ilişkilerinde pornografi kullanımıyla ilgili deneyimlerini, porno izleme nedenlerini ve algılanan etkilerini ölçen açık uçlu sorulara yanıt vermiştir. Araştırmacılar, bu yanıtları temalara ayırarak her birinin ne kadar sık tekrarlandığını belirlemiş ve bunları "referans" olarak kodlamıştır.
Katılımcıların büyük bir çoğunluğu, pornografinin ilişkilerine olumsuz bir etkisi olmadığını belirtmiştir; bu görüş, 621 referans ile en fazla tekrar edilen tema olmuştur. Ayrıca, 353 referans pornografinin cinsel yaşam hakkında eğitici bir bilgi kaynağı olduğunu vurgulamış, 33 referans ise pornografinin bireylerin cinsel tercihlerini ve fantezilerini keşfetmelerine yardımcı olduğunu ifade etmiştir.
Cinsel iletişim açısından, 299 referans pornografinin partnerler arasındaki açıklığı artırdığını ve yargılayıcı olmayan bir tutumun daha açık bir cinsel iletişimi teşvik ettiğini göstermiştir. Bunun yanı sıra, pornografinin yalnızca cinsel değil, genel olarak çiftler arasındaki iletişimi de güçlendirdiği, açıklık ve dürüstlüğü artırarak partnerlerin birbirlerini daha iyi tanımalarına yardımcı olduğu gözlemlenmiştir.
Buna karşılık, bazı katılımcılar pornografinin olumsuz etkilerine de değinmiştir. Porno kullanımının partnerin yerine geçmesi, ilişkilerde yakınlık kaybına yol açması, ilişkileri olumsuz etkilemesi, partnerden daha az tatmin olmaya neden olması gibi görüşler, 100’den az referans ile çalışmada oldukça düşük bir oranda bulunmuştur. Bu bulgular, pornografinin çoğunlukla nötr veya olumlu bir şekilde algılandığını ve olumsuz etkilerinin yalnızca küçük bir azınlık tarafından deneyimlendiğini ortaya koymaktadır.
Gillespie (2017), 50 ile 85 yaş arasındaki bireylerden oluşan 9164 kişilik bir örneklem üzerinde cinsellikle ilgili farklı değişkenleri incelemiştir. Çalışmada cinsel tatmin, cinsel ilişki sıklığı, cinsel iletişim ve ilişki tatmini gibi faktörler ölçülmüştür. Çoğu çiftin seyrek bir cinsel yaşama sahip olduğu tespit edilse de düşük cinsel ilişki sıklığına rağmen yüksek cinsel tatmin bildiren çiftler ile hem yüksek cinsel ilişki sıklığına hem de yüksek cinsel tatmine sahip çiftlerin birlikte daha fazla pornografi izleme eğiliminde olduğu görülmüştür. Buna karşılık, hem düşük cinsel ilişki sıklığına hem de düşük cinsel tatmine sahip çiftler ile yüksek cinsel ilişki sıklıklarına rağmen daha az cinsel tatmin bildiren çiftlerin birlikte pornografi izleme olasılığı daha düşük bulunmuştur. Bu bulgular, yaşlı çiftler arasında bile birlikte pornografi izlemenin daha yüksek cinsel ilişki sıklığı ve cinsel tatmin ile ilişkili olduğunu göstermektedir.
Bir çiftin birlikte pornografi izlemesi, ilişki dinamikleri açısından önemli bir faktör olarak görülmektedir. Çünkü partnerler arasında bu konuda uyumsuzluk olması, daha az olumlu iletişim (b = -0.16, p = 0.001), daha fazla ilişki içi saldırganlık (b = 0.12, p = 0.001), daha düşük ilişki tatmini (b = -0.15, p = 0.001) ve daha az ilişki istikrarı (b = -0.11, p = 0.001) ile ilişkilendirilmiştir. Bu etkiler, bireylerin cinselliği, eğitim düzeyi, sosyoekonomik faktörleri, ilişki süresi, önceki boşanma sayısı, mevcut partnerlerinden olan çocuk sayısı, gelir düzeyi, dindarlık, yaş ve etnik köken gibi değişkenler kontrol edildikten sonra da anlamlı kalmıştır (Willoughby vd. 2016).
Literatürdeki çalışmalar, pornografi tüketimi ile ilişki sonuçları arasındaki olumsuz ilişkinin büyük ölçüde çiftlerin pornografi tüketme biçimlerindeki farklılıklardan kaynaklandığını göstermektedir. Partnerlerin birlikte pornografi izlemesi, daha olumlu ilişki sonuçları ile ilişkilendirilirken, bireysel kullanım genellikle daha olumsuz sonuçlara yol açmaktadır.
Bununla birlikte, pornografiye yönelik bireysel tutumlar da bu ilişkinin doğasını etkilemektedir. Willoughby vd. (2016). Bulgularına göre, pornografi kullanımını kabul edici bir tutum, daha olumlu iletişimle ilişkilendirilmiştir (erkekler için: β = 0.06, p = 0.039; kadınlar için: β = 0.04, p = 0.028). Ayrıca, erkeklerin pornografiye karşı daha kabul edici bir tutum sergilemesi, daha yüksek ilişki tatmini (β = 0.05, p = 0.016) ve daha düşük ilişki içi saldırganlık (β = -0.06, p = 0.003) ile bağlantılı bulunmuştur. Bu bulgular, pornografi kullanımına yönelik tutumların, pornografi tüketimi ile ilişki dinamikleri arasındaki bağlantıyı anlamada önemli bir faktör olduğunu göstermektedir.
Maas, Vasilenko, ve Willoughby (2018) 6626 çifti kapsayan çalışmalarında, pornografiye yönelik tutumlar ile ilişki tatmini arasındaki etkileşim etkisini ortaya koymuştur. Bulgulara göre, pornografi kullanımına karşı daha olumlu bir tutuma sahip olan erkekler, daha yüksek ilişki tatmini bildirmiştir. Buna karşılık, pornografi kullanımına karşı olumsuz bir tutum sergileyen erkekler için, pornografi kullanımının artması, daha düşük ilişki tatmini ile ilişkilendirilmiştir.
Kadınlar açısından ise, pornografi kullanımına düşük düzeyde kabul gösterenlerin, daha düşük ilişki tatmini yaşadığı bulunmuştur. Bu bulgular, pornografi kullanımına yönelik bireysel tutumların, çiftlerin ilişki tatmini üzerindeki etkisini anlamada önemli bir faktör olduğunu göstermektedir.

Adamson vd’nin (2021) 136 kadın üzerinde yaptığı bir çalışmada, pornografi kullanımına yönelik düşük kabul düzeyinin, çeşitli (partnerlerine karşı) yakınlık türleriyle olumsuz bir şekilde ilişkili olduğu bulunmuştur. Bulgulara göre, pornografi kullanımını daha az kabul eden kadınlar, daha düşük duygusal yakınlık (β = -0.29, p = 0.001), cinsel yakınlık (β = -0.23, p = 0.007), entelektüel yakınlık (β = -0.22, p = 0.011) ve ortak etkinliklerden kaynaklanan yakınlık (β = -0.18, p = 0.038) bildirmiştir.
Floyd vd. (2020) tarafından yapılan çalışmada, pornografiye ahlâki olarak karşı olup yine de izlemeye devam eden bireylerin daha düşük ilişki tatmini yaşadığı bulunmuştur. Araştırmacılar, bir ilişkinin içindeyken pornografiye ahlaki olarak karşı olup yine de tüketmeye devam etmenin, bireyde olumsuz duygulara yol açabileceğini ve bunun da ilişki tatminini olumsuz etkileyebileceğini öne sürmüştür. Bu bulgu, bireyin içsel değerleri ile davranışları arasındaki tutarsızlığın, ilişki dinamikleri üzerinde önemli bir rol oynayabileceğini göstermektedir.

Perry (2020) tarafından yapılan ve Relationships in America (RIA) ile New Family Structure Study (NFSS) veri setlerini analiz eden çalışma, ham verilerde pornografi kullanımının ilişki mutluluğu ile negatif bir korelasyona sahip olduğunu göstermiştir (RIA: -0.11, p = 0.05; NFSS: -0.07, p = 0.05). Çoklu değişkenleri sabit tutarak gerçekleştirilen OLS regresyon analizleri sonucunda, bu negatif ilişki ortadan kalkmıştır.
RIA verilerini kullanan Model 5'te, tüm değişkenler kontrol edildiğinde, pornografi kullanımı ilişki tatmini ile pozitif bir ilişki göstermiştir (b = 0.07, β = 0.04). Buna karşılık, mastürbasyonun ilişki tatmini ile negatif ilişkilidir (b = -0.06, β = -0.09, p = 0.01). Benzer sonuçlar NFSS veri setinde yapılan OLS regresyonunda da görülmüştür (pornografi kullanımı: b = 0.07, β = 0.04, istatistiksel olarak anlamsız; mastürbasyon: b = -0.06, β = -0.09, p = 0.01).
Cinsiyet farklarını inceleyen modelde, hem erkekler hem de kadınlar için pornografi kullanımı ilişki mutluluğu ile pozitif ilişkilidir; lâkin bu ilişki istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır (erkekler: b = 0.02, β = 0.01; kadınlar: b = 0.02, β = 0.02). Öte yandan, mastürbasyon hem erkekler hem de kadınlar için istikrarlı bir şekilde daha düşük ilişki tatmini ile ilişkilidir (erkekler: b = -0.07, β = -0.09, p = 0.01; kadınlar: b = -0.05, β = -0.07, p = 0.001).
Bu bulgular, ham verilere dayanarak pornografi kullanımının ilişki mutluluğuna zarar verdiği sonucuna varmanın yanıltıcı olabileceğini göstermektedir. Tüm değişkenler kontrol edildiğinde, pornografi kullanımının ilişki tatminine olumlu ya da nötr bir etkisi olabileceği ama mastürbasyonun daha düşük ilişki tatmini ile daha güçlü bir negatif ilişkiye sahip olduğu ortaya çıkmaktadır

Bu bulgu önemli bir noktaya işaret etmektedir çünkü düşük ilişki yakınlığının mastürbasyona yol açtığı bulunmuştur (Carvalheira, Træen, ve Stulhofer 2015). Dahası, düşük ilişki yakınlığı partnerin aldatma olasılığını artırabilmektedir (Selterman, Garcia, ve Tsapelas 2020). Bu durum, pornografi kullanımı ile daha yüksek sadakatsizlik oranları arasındaki ilişkiyi açıklayabilir (bkz. Maddox, Rhoades ve Markman, 2011).
Pornografi kullanımı ile sadakatsizlik arasındaki ilişkinin nedensel olup olmadığı konusunda dikkatli olunmalıdır. Bu iki değişken arasındaki bağlantı, doğrudan bir neden-sonuç ilişkisi yerine, sadakatsizliğin pornografi kullanımına eşlik eden bir davranış olabileceğini göstermektedir (Stack, Wasserman ve Kern, 2004).
Vaillancourt-Morel vd. (2024) çalışması, bireysel pornografi kullanımının partner/eş tarafından bilinip bilinmemesinin ilişki kalitesi üzerindeki etkilerini incelemektedir. Araştırmacılar, 217 çiftten oluşan bir örneklem üzerinde 35 günlük bir günlük (diary) tutma yöntemi kullanmış ve bu çiftleri bir yıl boyunca takip etmiştir. Çalışmanın bulgularına göre, bir bireyin yalnız başına pornografi kullanımı partneri tarafından bilinmiyorsa, aynı gün içinde daha düşük ilişki tatmini ve daha az yakınlık hissi bildirilmiş ve başlangıç seviyesinde de daha düşük ilişki tatmini görülmüştür. Öte yandan, eğer pornografi kullanımı partner tarafından biliniyorsa, kullanıcı (porno izleyen taraf) zaman içinde daha yüksek yakınlık bildirmiştir.
Özetle, pornografi kullanımının ilişki dinamikleri üzerindeki etkileri, tüketim biçimine, bireysel tutumlara ve partnerler arasındaki iletişime bağlı olarak değişkenlik göstermektedir. Çiftlerin birlikte pornografi izlemesi genellikle daha açık cinsel iletişim, daha yüksek cinsel tatmin ve partnerler arasındaki yakınlığın artması ile ilişkilendirilirken, bireysel kullanım – özellikle partnerden gizlendiğinde – daha düşük ilişki tatmini ve yakınlık seviyeleriyle bağlantılı olabilir. Ek olarak, bireysel tüketimin olumsuz etkileri, kişinin pornografiye yönelik tutumuna da bağlıdır. Pornografi kullanımını onaylayan kişiler, kullanımın ilişkileri üzerinde daha olumlu etkileri olduğunu düşünürken, kullanımına karşı ahlaki veya kişisel olarak karşıt olan bireylerde suçluluk hissi ve ilişki tatminsizliği daha sık görülmektedir.
Pornografi ile ilişki mutluluğu arasındaki bağlantıya dair araştırmalar tutarsız sonuçlar vermektedir. Bazı çalışmalar pornografi kullanımının ilişki tatminini azalttığını gösterirken, diğerleri bu ilişkinin doğrudan bir nedenselliğe işaret etmediğini, hatta bazı durumlarda olumlu etkiler yaratabileceğini ortaya koymaktadır. Özellikle, ilişki içinde pornografi kullanımının çiftler arasında açıkça konuşulması ve partnerlerin bu konudaki beklentilerinin uyumlu olması, ilişkinin genel dinamiğini belirleyen önemli faktörler arasındadır. Buna karşılık, pornografinin ilişki içinde bir çatışma konusu haline gelmesi veya bir partnerin kullanımını diğerinin onaylamaması, olumsuz sonuçlar doğurabilmektedir.
Genel olarak, pornografinin ilişkiler üzerindeki etkisi, bireylerin tüketim alışkanlıkları, değerleri ve partnerleriyle kurdukları iletişimin doğasına göre değişiklik göstermektedir. Bu konuda net bir nedensel ilişki kurmak zor olsa da araştırmalar pornografi tüketiminin tek başına bir ilişkiyi bozucu bir faktör olmaktan ziyade, ilişkideki diğer dinamiklerle birlikte değerlendirilmesi gereken bir unsur olduğunu göstermektedir. Çiftler arasındaki iletişim ve karşılıklı anlayış, pornografi kullanımının ilişkiye olan etkisini belirleyen temel unsurlar arasında yer almaktadır.
4. Pornografi ve Psikolojik İyi Oluş
Bu anlaşılması en zor konulardan biridir ve doğrudan pornografi ile ilişkisi olup olmadığı da tartışmalıdır. Örneğin, bazı çalışmalar, pornografi tüketimi ile tüketicilerin ruh sağlığı arasında negatif bir korelasyon olduğunu göstermiş olsa da bu bulgulara temkinli yaklaşılmaıdır çünkü bireysel farklılıklar, önceden var olan ruh sağlığı sorunları ve diğer bağlamsal faktörler, gözlemlenen ilişkileri etkileyebilecek unsurlar arasında yer almaktadır.
Butler vd. (2018) tarafından gerçekleştirilen çalışmada, 1247 katılımcı çevrimiçi bir anket doldurmuştur. Bu ankette, pornografi kullanım sıklığı değerlendirilmiş ve yalnızlık düzeyini ölçmek için University of California-Los Angeles Yalnızlık Ölçeği kullanılmıştır. Araştırmacılar, veri analizinde ölçüm modeli ve yapısal eşitlik modelleri kullanmıştır.
Çalışmanın bulguları, pornografi izleme ile bireylerin kendi bildirdiği yalnızlık arasında anlamlı bir ilişki olduğunu ortaya koymuştur. Analizler, pornografi kullanımı ile yalnızlık arasında pozitif bir ilişki bulunduğunu göstermiş ve bu ilişkinin katsayısı b = 0.20 olarak hesaplanmıştır. Ayrıca, çalışmada çift yönlü bir ilişki tespit edilmiş; yalnızlığın da pornografi kullanımında artışla ilişkili olduğu belirlenmiş ve bu ilişkinin katsayısı b = 0.16 olarak bulunmuştur

Koletić (2017) tarafından yapılan derleme, pornografi kullanımı ile ergenlerin ruh sağlığı arasındaki ilişkiye odaklanan 20 çalışmayı kapsamaktadır. Bulgular, pornografi kullanımının ergenler arasında daha düşük özsaygı seviyeleri ile ilişkili olduğunu göstermektedir.
Brown vd. (2017) tarafından gerçekleştirilen çalışmada, 457 üniversite öğrencisini kapsayan bir model geliştirilmiş. Sonuç olarak pornografi kullanan bireylerin, pornografi tüketmeyenlere kıyasla daha düşük özsaygı bildirdiği bulunmuştur. Bu sonuç, pornografi kullanımı ile özsaygı arasında negatif bir ilişki olabileceğini göstermektedir.
Harper ve Hodgins (2016) tarafından 191 üniversite öğrencisi üzerinde yapılan bir araştırmada, internet pornografisi kullanım sıklığının yaşam memnuniyeti ölçeği ile zayıf ve istatistiksel olarak anlamsız bir şekilde negatif korelasyon gösterdiği bulunmuştur (r= −0.,37). Ayrıca, katılımcıların kendi bildirdiği internet pornografisi kullanımı ile kaygı, sıkıntı, düşük yaşam memnuniyeti ve ilişki memnuniyeti arasında zayıf ilâ orta düzeyde negatif ilişki tespit edilmiştir.
Benzer sonuçlar, Willoughby, Young-Peterson, ve Leonhardt (2018) tarafından yapılan çalışmada da gözlemlenmiştir. Bu araştırmada, pornografi kullanan bireylerin daha düşük yaşam memnuniyeti bildirme olasılığının daha yüksek olduğu bulunmuş; depresyonla anlamlı bir ilişki tespit edilmemiştir. Bu sonuç, cinsiyet, ırk, ilişki durumu, yaş, ebeveynlerin evlilik durumu, dürtüsellik ve dindarlık gibi değişkenler kontrol edildikten sonra da geçerliliğini korumuştur. Bunun yanı sıra, Kraus vd. (2015) tarafından özel bir klinikte yardım arayan 103 birey üzerinde yapılan bir araştırmada, katılımcıların ruh sağlığı başlangıç taraması ve takip süreçlerinde değerlendirilmiştir. Bulgular, daha sık pornografi izleyen erkeklerin daha yüksek depresyon ve kaygı oranları bildirdiğini göstermiştir. Son olarak, diğer çalışmalar da pornografinin ilişki bağlanma işlevselliğini, beden memnuniyetini etkileyebileceğini ve sosyal izolasyona yol açabileceğini ortaya koymuştur (Owens vd. 2012; Tylka 2015).
Alıntılanan bulgular doğrultusunda, pornografi tüketimi ile mental sağlık arasındaki ilişkinin karmaşık ve çok boyutlu bir konu olduğu görülmektedir. Bazı çalışmalar, pornografi kullanımının özsaygı ve yalnızlık gibi göstergeler üzerinde olumsuz etkiler yaratabileceğini öne sürse de genel olarak elde edilen kanıtlar çelişkilidir.
Morrison vd. (2007) tarafından yapılan çalışmada, pornografi tüketimi ile beden memnuniyeti (r=−0,2) ve beden özsaygısı (r=−0,04) arasında anlamlı bir korelasyon bulunmamıştır. Benzer şekilde, internet pornografisi kullanımı ile beden memnuniyeti (r = -0.01) ve diğer pornografi türlerine maruz kalma (r = -0.13) arasında da anlamlı bir ilişki tespit edilmemiştir. Ayrıca, pornografiye maruz kalma ile Batı kültüründe estetik açıdan vurgulanan vücut bölgelerine yönelik memnuniyet arasında da anlamlı bir ilişki bulunmamıştır (r = -0.14 ile r = 0.6 arasında değişen değerler).
Peter ve Valkenburg (2011) 1445 Hollandalı ergen ve ulusal düzeyde temsili 833 yetişkinden oluşan bir örneklem üzerinde araştırma yaparak cinsel içerikli internet kullanımı, arkadaşlara bağlılık ve yaşam memnuniyeti gibi değişkenleri ölçmüştür. Bulgular, ilişkilerdeki bağlılığın pornografi kullanımı (β = -0.016) ve yaşam memnuniyeti (β = -0.044) ile zayıf bir şekilde ilişkili olduğunu göstermektedir. Peter ve Valkenburg (2016) tarafından yapılan araştırmada pornografi kullanımının akran bağlılığı (akranlarla ilişki kurma) ile ilişkili olmadığı bulunmuştur.
Beden memnuniyeti üzerindeki etkisi mantıklı görünmektedir çünkü porno oyuncuları genellikle ideal fiziksel özelliklere. Örneğin erkek oyuncular uzun boylu, kaslı ve büyük genital organlara sahiptir. Bu tür içeriklere maruz kalmak, tüketicilerin kendi bedenlerinden memnuniyetsizlik duymasına neden olabilir. Fakat, bu durum yalnızca pornografi tüketiminden değil, bireyin erkeklik ve kadınlık algılarından da etkilenebilir.
Komlenac ve Hochleitner (2022) tarafından yapılan çalışmada, yüksek düzeyde pornografi tüketiminin, 261 heteroseksüel erkekten oluşan bir örneklemde daha düşük beden memnuniyeti ile ilişkili olduğu bulunmuştur. Bu ilişki yalnızca erkeklerin erkekliğin baskın olmasını gerektiğini savunduğu durumda geçerli olmuştur.
Düşük veya yüksek düzeyde pornografi tüketimi, erkekliğin baskın olması gerektiği fikrine katılmayan erkeklerde beden memnuniyeti ile anlamlı bir ilişki göstermemiştir. Bu bulgular, pornografi kullanımı ile beden memnuniyeti arasındaki ilişkinin, bireyin erkeklik algısından etkilendiğini ve bu faktörün dikkate alınması gerektiğini göstermektedir.

Benzer şekilde, kadınlar arasında porno izleme sıklığı, aşırı kullanım algısı ve kontrol güçlükleri beden imajı ile ilişkili bulunmamıştır (Borgogna, Lathan, Mitchell, 2018). Pornografiyi, olumsuz duygulardan kaçış amacıyla kullanmanın daha düşük beden imajı ile ilişkili olduğu tespit edilmiştir.
Bu bulgular, pornografi izlemenin doğrudan olumsuz etkiler yaratmasından ziyade, kişilerin başka sorunlardan kaçmak için pornografiyi kullanmalarının ek sorunlara yol açabileceğini göstermektedir

Pornografi tüketimi ile mental sağlık arasındaki nedensellik sorusu önemli bir konudur ve mevcut kanıtlar bu soruya kesin bir yanıt vermemektedir. İki faktör arasındaki ilişkinin çift yönlü olması muhtemeldir ve bireysel ile bağlamsal birçok değişken tarafından etkilenmektedir.
Olasılıklardan biri, pornografi tüketiminin mental sağlık üzerinde olumsuz bir etkiye sahip olabileceğidir. Aşırı veya problemli pornografi kullanımının suçluluk, utanç ya da beden algısında bozulma gibi duygulara yol açabileceği ve bunun sonucunda mental sağlığın olumsuz etkilenebileceği öne sürülmüştür. Bazı çalışmalar, pornografi kullanımı ile düşük özsaygı ve artan yalnızlık gibi olumsuz mental sağlık sonuçları arasında ilişkiler bildirmiştir.
Diğer olasılık da, mental sağlıkla ilgili önceden var olan sorunları olan bireylerin, başa çıkma mekanizması olarak veya psikolojik sıkıntılarının bir yansıması olarak pornografi kullanımına daha yatkın olmaları da mümkündür. Bu bakış açısına göre, düşük mental sağlık, pornografi tüketiminin bir sonucu olmaktan ziyade, onu tetikleyen bir risk faktörü olabilir.
Bőthe vd (2019), klinik olmayan 672 kişilik bir örneklem üzerinde gerçekleştirdikleri çalışmada, katılımcıları üç farklı pornografi kullanıcısı grubuna ayırmıştır: düşük sıklıkta ve sorunlu olmayan kullanıcılar (NPLFU), yüksek sıklıkta fakat sorunlu olmayan kullanıcılar (NPHFU) ve yüksek sıklıkta ve sorunlu kullanıcılar (PHFU).
Çalışmada, PHFU grubunun toplam örneklem içinde oldukça küçük bir oranı temsil ettiği (%3,3) görülmüştür. Buna karşın, katılımcıların büyük bir bölümü NPLFU (%68,1) ve NPHFU (%28,6) gruplarında yer almıştır. Bu durum, pornografi tüketiminin büyük çoğunlukla problemli bir kullanım biçiminde gerçekleşmediğini ve sorunlu kullanımın yalnızca küçük bir azınlığı temsil ettiğini göstermektedir.
Daha sonra, katılımcıların yaşam doyumu düzeyini, özsaygıyı, depresif semptomları, heyecan arayışını ve temel psikolojik ihtiyaçlarını ölçmüşlerdir. Çoğu katılımcının, özellikle NPLFU ve NPHFU gruplarında yer alanların mental sağlık sorunları yoktur ama PHFU grubundaki katılımcıların, diğer iki gruba kıyasla daha fazla mental sağlık sorunu olduğu görülmüştür. Bu grup, daha yüksek hiperseksüalite seviyeleri, depresif semptomlar, sıkılganlık, pornografi ile ilgili rahatsız edici duygular, daha düşük özsaygı ve temel psikolojik ihtiyaçların (örneğin, aidiyet, yeterlilik ve özerklik hissinin) daha düşük tatmini gibi faktörler açısından diğer gruplara kıyasla belirgin farklılık göstermiştir.
Bu bulgular, kişilik özellikleri ile pornografi tüketim miktarı arasında etkileşimli bir ilişki olduğunu öne sürmektedir. Farklı pornografi tüketim seviyelerine sahip bireyler arasında belirgin kişilik farklılıkları gözlemlenmiş ve bu durum, önceki boylamsal çalışmalarla da tutarlılık göstermiştir. Özellikle belirli kişilik özelliklerinin daha yüksek pornografi kullanımına eğilimli olabileceği düşünülmektedir.

Doornwaard vd. (2016) Hollandalı ergenlerin romantik ve cinsel gelişimini inceleyen boylamsal bir araştırma olan Project STARS verilerini kullanmıştır. 331 erkek katılımcıdan oluşan örneklemde, cinsel içerikli internet materyallerinin kompulsif kullanımı, psikolojik iyi oluş, cinsel ilgi ve davranışlar ile dürtüsel ve psikopatik kişilik özellikleri ölçülmüştür. Boylamsal analizler, daha yüksek depresyon seviyeleri, psikopatik kişilik özellikleri, aşırı cinsel ilgi ve düşük özsaygının ilerleyen dönemde daha yüksek pornografi kullanımıyla ilişkili olduğunu göstermiştir.

Bu bulgular, mental sağlık sorunlarının pornografi kullanımından önce geldiğini ve problemli pornografi tüketimi olmayan bireylerin mental sağlık sorunları yaşamadığını göstermektedir. Buna karşılık, problemli pornografi kullanan bireylerin, tüketimden bağımsız olarak önceden var olan mental sağlık sorunlarına sahip olma eğiliminde olduğu görülmektedir. Sonuç olarak, pornografinin doğrudan mental sağlığa zarar verdiğini öne süren iddiaların daha fazla araştırılması gerektiğini ortaya koymaktadır. Özellikle, bu ilişkinin gerçekten nedensel olup olmadığı ve pornografinin uzun vadede mental sağlık üzerinde olumsuz etkileri olup olmadığı soruları daha derinlemesine incelenmelidir.
Štuholfer, Tafro ve Kohut (2019), Cinsel İçerikli Materyalin Gençlerin Cinsel Sosyalleşmesi ve Sağlığı Üzerindeki Etkilerine Dair Biyopsikososyal Prospektif Çalışma kapsamında veri toplamış ve nihai örneklem 931 kişiden oluşmuştur. Katılımcıların pornografi kullanımı ve mental sağlık durumları 6 farklı zaman diliminde (yaklaşık 2 yıl boyunca) değerlendirilmişlerdir.
Başlangıç aşamasında, pornografi kullanımı ile daha yüksek kaygı ve depresif semptomlar arasında pozitif bir korelasyon bulunmuştur (r=0.19, p<0.001) ve özsaygı ile negatif bir ilişki tespit edilmiştir (r=−0.19, p<0.001). Erkekler özelinde analiz yapıldığında, pornografi kullanımı ile mental sağlık arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır.
Son diliminde (T6, 2. yıl) zamanla pornografi kullanımı artmış; lâkin depresyon, anksiyete ve özsaygıda belirgin bir kötüleşme gözlemlenmemiş. Kadınlarda başlangıçtaki (T1) pornografi kullanımı ile psikolojik iyi oluş arasındaki negatif ilişki T6'da artık istatistiksel olarak anlamlı değildir. Yani, kadınlarda uzun vadede bu ilişki zayıflamıştır. Yani zaman ilerledikçe depresyon ve anksiyeteleri azalmıştır. Erkeklerde başlangıçtan sona kadar (T1-T6) pornografi kullanımı ile psikolojik iyi oluş arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır. Bireysel farklılıklar göz önüne alındığında, bazı gruplarda (latent classes) farklı pornografi kullanım şablonları gözlemlenmiştir ama genel eğilim açısından pornografi kullanımının psikolojik iyi oluş üzerinde doğrudan bir etkisi olmadığı bulunmuştur.

Svedin vd. (2023) tarafından yapılan araştırma pornografi izleme ile kötü mental sağlık arasında tutarlı bir ilişki olmadığını; lâkin şiddet içeren veya sapkın (ç*cuk, hayvan vb) pornografi izleyen erkeklerin iki ankette ve kadınların sadece bir ankette daha kötü mental sağlık bildirdiğini göstermiştir.

Rissel vd (2016), İkinci Avustralya Sağlık ve İlişkiler Çalışması kapsamında ulusal düzeyde temsili bir Avustralyalı örneklemi incelemiştir. Araştırmada, pornografi izleme ile psikolojik sıkıntı arasında bir korelasyon bulunmuştur ama diğer değişkenler kontrol edildiğinde bu ilişki istatistiksel olarak anlamsız hale gelmiştir. Benzer şekilde Charig vd. (2020) de internet pornosu izlemek ve psikolojik iyi oluş arasında bir ilişki bulmamıştır.

Pornografi tüketimi ile daha düşük mental iyi oluş arasında bir ilişki var ama bu ilişkinin doğrudan pornografinin kendisinden kaynaklanmadığı savunulabilir. Bunun yerine, bu ilişki, pornografiye karşı olumsuz tutumlara sahip olmasına rağmen yine de tüketen bireylerin yaşadığı ahlaki uyumsuzluk ile açıklanabilir. Bu kişiler, suçluluk, utanç veya içsel çatışma gibi duygular yaşayarak psikolojik iyi oluşlarının olumsuz etkilenmesine neden olabilirler.
Bu tür durumlarda, bireyin kişisel değerleri ile davranışları arasındaki uyumsuzluk, gözlemlenen olumsuz mental sağlık sonuçlarına katkıda bulunabilir. Elbette, porno izleyen her bireyin bu ahlaki uyumsuzluğu yaşamadığını unutmamak gerekir. Bu nedenle, pornografinin mental iyi oluş üzerindeki etkileri bireyler arasında farklılık gösterebilir. Dolayısıyla, pornografi tüketimi ile mental sağlık arasındaki ilişkiyi değerlendirirken kişisel değerler, tutumlar ve psikolojik faktörler arasındaki karmaşık etkileşim göz önünde bulundurulmalıdır.
Grubbs vd. (2019) tarafından yapılan meta-analiz buna dikkat çeker. İnceledikleri araştırmalar sonucu, ahlâki olarak pornografiyi reddetmek ile psikolojik sıkıntı (distress) arasındaki korelasyonu incelemiş ve bu ilişkinin korelasyonunu 0.50'den büyük bulmuştur. Meta-analiz bulgularına göre, dindarlık, pornografiyle ilgili ahlaki uyumsuzluk ile ilişkilidir ve bu uyumsuzluk, bireylerin pornografiyle ilgili sorun yaşadığına inanmasının en güçlü belirleyicisi olarak öne çıkmıştır (toplam Fisher’s Z = 0.67).

Grubbs vd. (2019) eleştirmenlerine yanıt verdikleri makalelerinde, kendi modellerinin dar kapsamlı olduğuna dair eleştirileri dikkate alarak, modelin sonuçlarının değişip değişmeyeceğini görmek için daha temkinli testler uygulamıştır. Yazarların ifadelerine göre,
Bu son derece temkinli yeniden analizlere rağmen,orijinal analizimizde bildirilen aynı bulgu modeli, dikkate değer bir istisna dışında devam etmiştir. Dindarlık ile bireylerin kendi bildirdiği sorunlar arasındaki doğrudan ilişki azalmıştır (k = 20, toplam rz = .23, %95 GA [.184, .279]) ve kullanım ile kendi kendine bildirilen sorunlar arasındaki ilişkiden daha küçük hale gelmiştir (k = 19, ag. rz = .34, %95 GA [.275, .398]). Bununla birlikte, ahlaki uyumsuzluk ile bireylerin kendi bildirdiği sorunlar arasındaki ilişki de azalmakla birlikte (k = 14, ag. rz = .46, %95 GA [.363, .557]), meta-analizde bireylerin kendi bildirdiği sorunlarla en güçlü ilişkiye sahip faktör olmaya devam etmiştir. Bununla birlikte, dindarlık ile ahlaki uyumsuzluk arasındaki ilişki büyük ölçüde değişmeden kalmıştır (k = 12, ag. rz = .61 [.523, .688]).
Başka bir deyişle, ahlaki uyumsuzluk, bireylerin kendi bildirdiği pornografiyle ilgili sorunların en güçlü belirleyicisi olmaya devam etmiştir.
Benzer şekilde, Floyd vd (2022) tarafından 296 kişilik örneklem üzerinden yapılan çalışmada da ahlaki olarak pornoyu reddetmenin pornografi tüketimiyle ilgili cinsel utanç duygusunu tetikleyen temel faktör olduğu bulunmuştur.

Mevcut çalışmalar, pornografi kullanımı ile kullanan kişilerde daha düşük mental sağlık arasında net bir nedensel veya tutarlı bir ilişki bulunmadığını göstermektedir. Bunun yerine, mental sağlık sorunlarıyla ilişkili belirli kişilik özelliklerinin problemli pornografi kullanımına katkıda bulunabileceği görülmektedir. Boylamsal çalışmalar, pornografi tüketiminin uzun vadeli mental sağlık sonuçları üzerindeki etkilerini kesin bir şekilde ortaya koyamamıştır.
Dahası, pornografi kullanımı ile mental sağlık arasındaki ilişki bireyler ve bağlamlar arasında farklılık göstermektedir. Özellikle, problemli pornografi kullanımı olan bireylerin daha yüksek depresyon ve kaygı seviyeleri bildirdiği; lâkin genel pornografi tüketiminin çoğu insan için herhangi bir psikolojik sorun yaratmadığı görülmektedir.
Eğer porno izlemek ve kötü psikolojik iyi oluş arasında nedensel ilişki olduğu varsayılırsa, bu ilişkinin pornografinin doğasından değil, ahlaki uyumsuzluktan kaynaklanma olasılığı daha yüksek olabilir. Bu bağlamda, bireylerin doğal cinsel dürtülerine karşı hissettikleri utanç veya psikolojik sıkıntı, doğrudan pornografi tüketiminden ziyade, psikolojik rahatsızlıkların temel nedeni olabilir.